Hocalı Soykırımı: 20. Asrın İnsanlık Trajedisi
Bugünlerde dünyanın çeşitli yerlerinden özellikle ölüm kalım mücadelesi giden Suriye, Irak, Afganistan, Libya gibi noktalardan ardı ardına gelen ölüm haberlerine alışmış durumdayız. O kadar alışmışız ki, ölüm sayısı yüzlerle değil onlarla ifade olunduğu zaman “iyi…ölü sayısı çok değilmiş” diyerek sanki hoş bir haber almışız gibi memnunluk duyuyoruz. Ve bununla kalmayıp bu haberin ardından gelen diğer ölüm haberleriyle bu haberi hemen unutuverir ve bizden mesafece uzakta olan bu olaylarla ilgili “zaten biz ne yapabiliriz (dik) ki?” diyerek kendimizi bu unutkanlıktan dolayı haklı çıkarmağa çalışıyoruz.
Yirminci asır unutul(a)maz, tarihe siyah harflerle yazılmış nice kanlı sayfalara-soykırımlara, kitlesel savaşlara, etnik karşı durmalara şahit olmuştur. Bunların bazılarında adalet kendi yerini bulmuş ama bazıları hala adil yargı bekliyor. Tarihin yirminci asırda şahit olduğu, tek Azeri halkına karşı değil bütün insanlığa karşı olan, unutulmaması gereken ve hala adaletin yer bulmadığı kanlı sayfalarından birisidir- Hocalı Soykırımı.
İlk başta Azerbaycan’ın son 200 yıl boyunca Ermeni şovenistleri tarafından etnik temizliğe ve soykırıma maruz kaldığı belirtilmelidir. Sonuç olarak Azerbaycan halkı kendi tarihi topraklarından sürgün edilerek mülteci hayatı yaşamağa mahkum edilmişler. Sovyet döneminde aynı etnik temizleme siyaseti devam etmiş, 1948-53 yıllarda 150.000, 1988 yılında 250 bin Azerbaycanlı kendi tarihi topraklarından zorla çıkarılmış ve Ermenistan bir mono-etnik devlet haline gelmiştir. “Denizden denize bir devlet” kurma arzusunu her ne olursa olsun gerçekleştirmeğe çalışan Ermeniler 1988 yılında Dağlık Karabağ olaylarının başlamasına, kasaba ve köylerin yıkılarak binlerce masum insanın öldürülmesine neden olmuştur. 20. Yüzyılın en büyük trajedilerinden olan Hocalı Soykırımı bu saldırgan ve kanlı politikanın sonucu idi.
Stratejik ve tarihsel açıdan önemli yere sahip olan Hocalı (veya Xocalı) Yukarı Karabağda yerleşen yaklaşık 7 bin ahalisi olan bir kasabaydı. 25 Şubat 1992 tarihinde gece boyunca ve ertesi gün içinde, Sovyet 4’üncü Ordu 366 Alayı tarafından desteklenen Ermeni silahlı kuvvetleri, Hocalı kasabasında soykırım tertipledi. Şehirde Ermeni askeri güçlerinin saldırısı sırasında 3 bin kişi vardı. Nüfusun çoğu kısmı son 4 ayda devam eden abluka sırasında şehirden ayrılmak zorunda kalmıştı. 613 kişi, aralarında 63 çocuk, 106 kadın, 70 yaşlı olmakla öldürüldü. 8 Aile tamamen yok edildi, 130 çocuk bir ebeveyni, 25 ise her ikisini kaybetti. 1.275 sakin rehin alındı, bunlardan 150 akıbeti hala bilinmiyor. Toplam rehin alınan 1.275 nüfusun daha sonra sigaradan benzine kadar her şey ile takas edilmiş ve onları yakalayanlar tarafından pazarlık malzemesi olarak kullanılmıştır.
Yerli ve yabancı gazeteci grubu, 1992, 1 Mart günü, Hocalıya geldiklerinde gördükleri manzara korkunçtu. Her taraf beden uzuvları kesilmiş, hakarete maruz kalmış cesetlerle dolu. Rusya “Memorial” tedavi merkezinin verdiği bilgilere göre 4 gün içinde Hocalıdan getirilen 200 civarında cesette çok sayıda hakaret unsurları belirlenmiş. 181 ceset (130 erkek, 51 kadın) üzerinde adli tıp muayenesi yapıldıktan sonra 151 kişinin kurşun yarası sonucu öldüğü belirlenmiş ki bu da yaralıların imha edildiğini gösteriyor. Ölülerin tıbbi kontrolü sonrasında cesetlerin bir çoğunun kulaklarının ve diğer organlarının kesildiği, kafa derisinin yüzüldüğü, gözlerinin çıkarıldığı tespit edilmiştir. Bundan ilave kullanılması yasak 5,45 kalibreli mermi ve kimyasal silahlarda soykırım sırasında kullanılmıştır.
Bu olay kısa sürede dünya medyasında da yankı bulmuştur. “Times” gazetesi (Londra) 4 Mart 1992, yazıyordu: “Birçok kişi sakat edildi ve küçük bir kızın sadece kafası kalmıştı.” “Le Mond” gazetesi (Paris) 14 Mart 1992: “…Ağdamda yabancı gazeteciler öldürülen insanlar arasında kafatası soyulmuş üç çocuk ve bir kaç kadın görmüşler. Bu Azerbaycanın propagandası değil bir gerçek.” “İzvestiya” gazetesi, 13 Mart 1992: “Binbaşı Leonid Kravets: “Ben tepede yaklaşık yüz ölü gördüm. Bir küçük çocuğun kafası yoktu. Her yerde kadın cesetleri vardı, çocuklar, yaşlılar özellikle vahşetle öldürülmüşlerdi. “ Tüm bu gerçekler Ermenistan’ın savaş kurallarına ilişkin Cenevre protokolünü ihlal etdiğini ve sivil halka karşı soykırım tertiplediğini kanıtlıyor.
Ermeni yetkililer sahte bir anlatı oluşturarak, Hocalı soykırımı da dahil olmak üzere ihtilaf sırasında işlenen bütün suçlar için sorumluluğu reddediyor. Ama Ermenistan’ın şimdiki Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyanın “Hocalı olaylarından önce Azerbaycanlılar bizimle şaka yaptıklarını zannediyorlardı. Onlar zannediyorlardı ki Ermeniler sivil halka karşı el kaldıramazlar. Biz bu klişeni kırmayı başardık. Olay budur” (alıntı Thomas de Waal’ın “Kara Bağ” kitabı”) demesi olayın iç yüzünü gözler önüne seriyor. De Waalın özetlediği gibi “Sarkisyan’ın “kitlesel öldürme kısmen de olsa korkutma için bir vasıta ola bilir” düşüncesi Karabağ savaşının en ağır soykırımına ayrı bir ışık tutuyor.”
Hocalı sakinlerine karşı suç ABD hükümeti de dahil olmak üzere, dünya çapında gazete ve dergiler tarafından ışıklandırılmıştır. ABD Kongresi, özellikle Ermeniler tarafından işlenen vahşet ve zulüm için, Hocalı soykırımını “1992 trajedisi” olarak nitelendirmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü Hocalı Katliamını Dağlık Karabağ (Dağlık Karabağ Savaşı) döneminde “çatışmanın bugüne kadarki en büyük katliamı” olarak tanımlamıştır.
Birleşmiş Milletlerin genel manada soykırım kavramını “kısmen veya tamamen bir ulusal, etnik, ırksal veya dini grubu yok etmek amacıyla işlenen bir” eylem olarak tanımlaması etnik temizleme amacıyla kasıtlı şekilde çocukların, yaşlıların, kadınların acımasızca öldürüldüğü, hakaret edildiği Hocalı katliamının uluslararası düzeyde “soykırım” olarak tanınmasına yasal dayanak veriyor. Dünyada bir sıra uluslar arası kurumlar ve ayrı ayrı devletler tarafından Hocalı olaylarının “soykırım” olarak tanınmasına rağmen bu tanıma henüz olması gereken ölçüde değil. Ermenilerin hiçbir esası, tarihsel ve hukuksal dayanağı olmayan 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak dünyaya kabul ettirmeğe çalıştığı bir dönemde belgelerle sabit “Hocalı soykırımı” nın uluslar arası kademede gereken ilgini görmemesi, mesela hala BM tarafından Hocalı katliamının “soykırım” olarak tanınmaması, kabul edilemez bir durum.
Azerbaycanın çeşitli yerlerine yayılmış ve mülteci hayatı yaşayan Hocalı sakinleri Karabağ sorunun adil bir şekilde çözüleceği, dünyanın adalet ve gerçeklere dayanarak insanlık adına kara leke olan Hocalı olaylarına gereken yaklaşımı göstereceği günü bekliyor. Bizler insanlık adına üzerimize düşen sorumlulukları anlamalı, unutkanlığımızı bir tarafa bırakıp gerçeklerle yüzleşmeli, bu tür olayların adil yargılanması için elimizden geleni yapmalıyız. Dünya bunun örneğini 1995 yılında Bosna Müslümanlarına karşı soykırımı tanıyarak göstermiş ve adalet yerini bulmuştu.
Hiçbir suçun cezasız kalmaması gerektiği gibi Hocalı trajedisinin suçluları da hak ettiği cezayı almalıdır. Hocalı soykırımının 20. yıldönümünü anarak bu trajedi sorumlularının tezlikle cezalarını alacağı günün geleceğine ve onların tarih ve adalet mahkemesi karşısında cevap vereceklerine içtenlikle inanıyoruz. Bizler unutsak ta tarih hiçbir zaman unutmaz
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment