Freedom House’un son raporu; Türkiye’de artık AYM’nin kararları bile uygulanmıyor
Düşünce kuruluşu FreedomDüşünce kuruluşu Freedom House’un son raporu Türkiye’de yaşanan ‘demokratik gerilemeye’ ışık tutuyor. AKP rejiminin yönettiği ülke, ‘gerileme’ yaşanan 6 ülke arasında gösteriliyor. Türkiye dışındaki diğer ülkeler şöyle: Nikaragua, Tanzanya, Taylan, Tunus, Venezula…
Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi ‘kararnamelerle yönettiği’ belirtilen raporda, ‘Erdoğan’ın kazandığı yeni güçlerin kendisi için tehdit oluşturan hemen herkesi hapse atmasına ve göaltına almasına olanak sağladığı’ aktarılıyor. AYM’nin kararının bile uygulanmadığı hatta AYM üyeleri hakkında ‘suç duyurusunda’ bile bulunulduğu belirtilen raporda ayrıca uzun süreli tutukluluk ve ağır hapis cezaları da eleştiriliyor.
Rapordan bazı bölümler şöyle:
- Siyasi tutuklamalar, muhalefeti sınırlandırmak için önemli bir araçtır ve daha geniş çaplı demokratik erozyona eşlik eder. Son dönemde demokratik gerileme yaşayan altı ülkede siyasi gerilim dönemlerinde hükümet muhaliflerine yönelik hapis cezaları, gözaltılar ve kovuşturmalar artmıştır: Nikaragua, Tanzanya, Tayland, Tunus, Türkiye ve Venezuela.
- Hedef alınan kişiler, resmi bir hüküm olmaksızın uzun süreler boyunca parmaklıklar ardında tutulabilmekte, bu da muhalif siyaset, gazetecilik ve insan hakları çalışmaları yapmalarını engellemektedir. Hapis cezasının fiziksel bedelinin yanı sıra, mahkumların ailelerine kadar uzanabilen ağır psikolojik ve mali bedelleri de var.
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi fiilen cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yönetilen bir ülkeye dönüştüren bir anayasa reformu gerçekleştirdi. Yeni güçler, Erdoğan’ın tehdit oluşturan hemen herkesi hapse atmasına ve gözaltına almasına olanak sağladı: Bir Türk sivil toplum aktörü, “Kim etkili oluyorsa onun peşinden gidin” dedi. Karşı karşıya kalanlar arasında gazeteciler, muhalifler ve akademisyenler de yer alıyor. uzun süreli tutukluluk ve ağır hapis cezaları…
Keyfi olarak pasaport almaları engellendi
- Örneğin 2016 yılında Türkiye’de hükümet yanlısı bir gazeteci muhalif akademisyenlere “sivil ölüm” çağrısında bulunmuştur. Benzer şekilde, Türkiye’de 2016’daki darbe girişiminin ardından, haklarında soruşturma açılan kişiler, davalarında herhangi bir karar verilmeden önce bile pasaport almaya “elverişsiz” olarak nitelendirildi.
- Benzer şekilde Erdoğan da Türkiye’de yargı bağımsızlığını giderek zayıflatmıştır. Zaten siyasallaşmış olan yargının kusurları, Erdoğan’a yargıyı yeniden yapılandırma yetkisi veren ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) muhalif olarak algılanan kişi ve kurumlara karşı düzmece davalar açılmasına izin veren 2010 anayasa referandumu ile daha da arttı. 2018 yılında yapılan anayasa referandumu Erdoğan’a yargı mensuplarını atama konusunda daha da fazla yetki verdi. Sanıkların lehine olan mahkeme kararlarının da uygulamada etkisiz olduğu kanıtlanmıştır…
- Yargıçların kendileri de hedef haline gelme riski altındadır. Türkiye’de 2016’daki darbe girişiminin ardından hükümet 4,000’den fazla hakim ve savcıyı tasfiye etti ve 2,000’den fazlası komploya karıştıkları veya bir terör örgütüne üye oldukları şüphesiyle gözaltına alındı.
AYM’nin kararları bile uygulanmıyor
- Türkiye’deki yüksek mahkemeler arasında yaşanan büyük bir çatışmada, ülkenin en yüksek temyiz mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin Nisan 2022’den beri tutuklu bulunan avukat ve seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın serbest bırakılması gerektiğine dair Kasım 2023 tarihli kararını iptal etmekle kalmadı, aynı zamanda Atalay’ın serbest bırakılması yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
- Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hayırsever ve sivil toplum lideri Osman Kavala ve muhalif siyasetçi Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönündeki kararını görmezden geldi…
Akademisyenler için ‘sivil ölüm’ çağrısı
- Türkiye’de Barış İçin Akademisyenler olarak bilinen binden fazla akademisyen Ocak 2016’da yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile barışı desteklediklerini ifade eden bir açık mektup imzaladı ve ardından işlerinden atıldılar ve kamu sektöründe çalışmaları yasaklandı. Mektuplarına cevaben, hükümet yanlısı bir gazeteci onlara “sivil ölüm mekanizmalarının” uygulanması ve toplumun onları dışlaması çağrısında bulundu.
- Birkaç ay sonra, darbe girişiminin ardından, 100.000’den fazla kamu çalışanı, hükümetin darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) bağlı oldukları gerekçesiyle, çeşitli kararnamelerle, adil bir süreç işletilmeden görevlerinden ihraç edildi.
- Barış için Akademisyenler gibi bu akademisyenlerin de kamu sektöründe çalışmaları yasaklandı, pasaportları iptal edildi ve sağlık hizmetlerinden yararlanamadılar. Kamuoyunda FETÖ destekçisi olarak etiketlenmeleri güvenliklerini ve hareket özgürlüklerini de etkiledi ve yeniden tutuklanmalarına neden olabilir.