CPJ, Davutoğlu’nu basın özgürlüğüne sahip çıkmamakla eleştirdi
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Başbakan Ahmet Davutoğlu’na mektup yazarak, Türkiye’deki basın karşıtı hareketleri durdurma çağrısında bulundu. Davutoğlu’nu eleştiren mektupta CPJ, Ekrem Dumanlı ile Hidayet Karaca hakkında yürütülen davada hala ortaya bir delil konunamadığına dikkat çekti.
CPJ adına mektubu kaleme alan kurumun İdari Müdürü Joel Simon, Davutoğlu’ndan basın özgürlüğünü genişletecek icraatlarda bulunmasını istedi. Mektup’ta 14 Aralık özgür basına operasyon da eleştirilerek Hidayet Karaca’nın hala delilsiz şekilde hapiste tutulduğu vurgulandı.
Mektupta CPJ şunları dile getirdi; “Aralık ayında polis Fethullah Gülen ile bağlantılı olduğu gerekçesi ile iki medya kuruluşuna baskın düzenledi. Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı gözaltına alındı ve Samanyolu Televizyon Grubu Başkanı Hidayet Karaca ise tutuklanarak hapise atıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavıcısı Hadi Salihoğlu kaynaklı haberlere göre, haklarında savcılar tarafından yakalama kararı çıkarılan Dumanlı ve Karaca “terör örgütü kurma, sahtekarlık ve iftira” gibi suçlar işlemekle itham edildi. Bunların ciddi suçlamalar olmasına karşın yetkililer henüz Dumanlı ve Karaca’nın herhangi bir suç işlediğine dair delil ortaya koymuş değiller. Bu arada, Dumanlı için yurtdışına çıkış yasağı getirildi ve Karaca da 14 Aralık’tan bu yana hapiste mahkeme önüne çıkacağı günü bekliyor. Bu iki kişi için mahkeme tarihi henüz belli değil.”
CPJ mektubunda Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink hakkında açılan dava ile Cumhuriyet Gazeteisinin matbaasının basılması, Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya’nın ölümle tehdit edilmesine işaret ederek, “Türkiye’nin en üst düzey liderleri bu tehditlere tepki vermek yerine Cumhuriyet’in Charlie Hebdo içeriğini yayımlama kararını bir provokasyon olarak nitelendirdi. Özellikle de siz (Davutoğlu) 15 Ocak günü gazetenin insanları kendine saldırtmak için provoke ettiğini söylediniz.” denildi.
Adana ve Hatay illerinde durdurulan ve silah taşıdığı iddia edilen MİT tırları ile ilgili yayın yasağının da hatırlatıldığı mektupta, RTÜK’ün bu yasağı soruşturmanın devam etmesi gerekçesi ile savunduğu vurgulandı. CPJ, “Araştırmalarımıza göre, Türkiye’de yetkililer hassas konulara sürekli yayın yasağı getirerek halkın haber alma hürriyetini engelliyor” dedi.
15 Ocak tarihinde Twitter’a engelleme getirilmesi ve gazeteci Sedef Kabaş’ın evinin basılarak gözlatına alınmasını da eleştiren kurum, Davutoğluna yazdığı mektubunda, Kabaş’ın 5 yıla mahkumiyetle yargılanmasını eleştirdi.
CPJ, Davutoğlu’na bu tür basın özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik ihlallerin mesleki faaliyetten dolayı hapiste olan gazetecilerin sayısındaki sert düşüş gibi olumlu adımlara gölge düşürdüğüne işaret etti. Davutoğlu ile geçtiğimiz eylül ayında yaptıkları görüşmeleri hatırlatan Joel Simon, bu toplantıda kendilerine Türkiye’de mesleki faaliyetlerinden dolayı tehdit edilen gazetecilere koruma sağlayacağına dair taahhüdünü hatırlattı. Mektupta daha sonra şunlara yer verildi; “Diğer yetkililerle görüşmelerimizde de Türkiye’nin özgür basın ve ifade özgürlüğü koşullarını iyileştirmeye yönelik yargı reformunu devam ettirmeye kararlı olduğu konusunda temin edildik. Ancak bazı temaslarımızda ise medyaya yönelik resmi bir düşmanlık olduğu hissine kapıldık ve bu düşmanlığı son aylarda basın özgürlüğüne yönelik bir dizi saldırıda iş başında gözlemledik.”
Sosyal medyadaki faaliyetleri dolayısıyla gazetecilerin taciz edilmeleri, yargısal işleme tabi tutulmaları, gazetecilerin sosyal medya iletilerinin engellenmesi, hassas haberlein işlenmesinin yasaklanması ile birlikte gazetecilerin gözaltına alınmaları, polis baskınları, cezai soruşturmalara tabi tutulmaları hatırlatılarak bunların özgür basın anlayışı ile bağdaşmadığı vurgulandı.
CPJ, Kabaş hakkında dava açılmasının Türk yetkililer aleyhine yürütülen bir yolsuzluk dosyasını kapatan savcı hakkında attığı bir tweet yüzünden olduğuna dikkat çekti. CPJ mektubuna daha sonra şöyle devam etti; “Sayın Başbakan, Türkiye’nin liderleri, en azından prensip olarak, özgür basından yana olduklarını söylediler ama aynı liderler (siz de dahil) kamuoyu önünde gazetecileri eleştirip kötülediler. Bu resmi tavır, polislerin, savcıların, mahkemelerin ve denetçilerin medyaya yönelik hareketlerine olanak sağlıyor. Toplum içinde hüsümet besleyen kesimlerinin gazetecileri tehdit etmesine hatta onlara fiziksel saldırıda bulunma hürriyeti olduğunu düşüncesi veriyor. Sizden yüksek makamınızın yetkisiyle basın özgürlüğünü savunma ve gazetecilere yönelik saldırların karşısında durma şeklinde sesinizi yükseltmenizi, medya için daha hoşgörülü bir atmosfer oluşturmanızı istiyoruz.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment