Story Highlights
- "Basılı medya metal anahtar gibi, nakit para gibi ölüyor. Belki 10-15 sene daha devam eder"
- "1996'dan beri yayındayız, son iki senedir para kazanıyoruz"
- "Sadece reklama dayalı gelir modeli gazeteleri reklamverene karşı savunmasız kılıyor"
- "Ücretli içeriğe karşıyız, okur kitlemizi daraltmak istemiyoruz"
“Basılı medya ölüyor ve bu kötü bir şey değil”
Jacob Weisberg, farklı alanlarda önemli başarılara imza atmış bir gazeteci. Amerika’nın en çok ziyaret edilen dijital dergilerinden Slate’in genel yayın yönetmenliğini yürüten Weisberg, aynı zamanda Foreign Policy, Slate ve The Root dergilerini bünyesinde barındıran Slate Group’un başkanı. Weisberg yönetiminde ayda 31 milyon tekil ziyaretçiye ulaşan Slate, dijital dünyada New York Times, Wall Street Journal gibi gazetelerle birlikte en popüler mecralar arasında.
Ünlü gazetecinin heybesindeki marifetler bunlarla sınırlı değil. Yale Üniversitesi mezunu Weisberg, ünlü sivil toplum kuruluşları Gazetecileri Koruma Komitesi ve PEN International’ın da yönetim kurulu üyesi. Medya dünyası ve basın özgürlüğüyle ilgili dünyadaki tüm gelişmeleri yakından takip ediyor. Türkiye dahil.
Jacob Weisberg’le iki aşamalı bir ropörtaj gerçekleştirdik. Bugün yayınlayacağımız ilk bölümde, Weisberg’le basılı medyanın muhtemel ölümü, reklama dayalı gelir modelinin riskleri, dijital dünyada henüz bir standarda oturmamış farklı gelir seçenekleri, sektörde yıldızı parlayan ücretli içerik uygulamaları ve içeriğini ücretlendirmeye asla yanaşmayan Slate’in buna karşılık ortaya koyduğu yeni gönüllü üyelik modeli üzerine konuştuk.
Yarın yayınlanacak olan ikinci bölümde ise Freedom House raporuna göre artık ‘basını özgür olmayan’ ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye’yi sorduk Weisberg’e. Sınırdışı edilen gazetecileri, ‘hükümet devirmeye çalışan uluslararası lobileri’, Havuz Medyası’nı, muhalif gazeteciler için ortaya atılan ‘vatana ihanet’ iddialarını…
Ayda 31 milyon kişinin ziyaret ettiği bir siteniz var. Basılı gazetelerin tirajlarıysa malum. Ne yöne gidiyor medya? Yakında tüm gazeteler baskıyı durdurup dijital dünyaya geçecek mi?
Evet basılı gazete ve dergiler ölüyor fakat farklı hızlarda ölüyorlar. Yani bir süre daha etrafta olacaklar.
Ne kadar bir süre?
Bunu kimse net olarak bilmiyor. 10 yıl belki 15 yıl. Fakat başka şeyler de ölüyor. Nakit para ölüyor. Metal anahtarlar ölüyor. Belki 20 yıl sonra kimse cebinde bir anahtarlıkla gezmeyecek, elektronik kartlar açacak kapılarımızı. Sadece banka kartlarıyla artık tüm işlerimizi halledebiliyoruz. Nakit para ölüyor ama ben bir an önce ondan kurtulmak için çırpınmıyorum. İnsanlar cebindeki nakit parayı işine yaradığı sürece kullanmalı. Basılı medya için de aynı şeyi düşüyorum. Sadece gazeteler değil; dergiler, kitaplar, vb. Ben aynı şeyleri okumaya devam ediyorum fakat dijital halde. Bu, “Kim neyle daha rahat ediyor?” sorusuyla ilgili. Bana göre bundan bir jenerasyon sonra, basılı yayınları okuyan insanların oranı oldukça düşük olacak. Bu değişim, benim beklediğimden çok daha hızlı oluyor.
Slate, 1996’dan beri yayın yapıyor. Para kazanıyor musunuz?
Şu an kazanıyoruz.
Ne zamandan beri?
Yaklaşık 2 sene önce kara geçtik. Daha önce de kar-zarar dengesinde pozitif duruma geçtiğimiz dönemler oldu fakat kara geçip karlı durumda kalamamıştık. İş modelimizin çalışıyor olması bizim için çok önemli. Bu aynı zamanda bizim iddiamızı ispatlamaya çalıştığımız bir deney.
Ana gelir kaynağınız ne peki? Basılı medya için reklam büyük önem taşıyor. Dijital evrende durum nedir?
Gazete ve dergiler özünde biraz farklı olmakla birlikte, evet, satış ve reklam gelirleri basılı medyanın iş modelindeki en önemli unsurlar. 1980’li yıllardan 90’lara, oradan 2000’lere geldiğimizde bu denge reklam lehinde oldukça değişti. Dergi ya da gazete satış gelirleri her geçen gün azalırken, reklam gelirleri gün geçtikçe arttı. Bu dönemlerde reklam sektörü oldukça başarılıydı. Dolayısıyla çok sayıda dergi ya da gazete azalan okur gelirini reklam kazançlarıyla sübvanse etme yoluna gitti. Bu durum kısa vadede kazançlı olmakla birlikte uzun dönemde onları oldukça zor durumda bıraktı. Reklam sektörü bocalamaya başlayınca gelir modelini abonelik ya da satıştan reklama kaydıran gazete ve dergiler güçlük yaşadı. Fiyatını daima yüksek tutan, gelirinin büyük bölümünü okurlarından elde eden Economist gibi dergiler, ya da New York Times gibi özellikle New York şehri dışında daima pahalı olmuş gibi gazeteler reklam gelirlerine bağlı kalmaksızın abonelik gelirleriyle kar edebilecek bir modele sahip. Bana göre bu şekilde aynı anda birden çok gelir kaynağıyla beslenen bir model çok daha sağlıklı. Benim Slate hakkındaki endişelerimden biri de bu. Tek bir gelir modeline dayandığınız sürece, özellikle de bu gelir kalemi de reklam olduğu zaman, daha savunmasız oluyorsunuz.
Reklamverenlere karşı daha savunmasız olma meselesini biraz açarsak… Bu konu bir açıdan da basın özgürlüğüyle alakalı mı? Otomobil endüstrisinden gelen reklam gelirine dayalı bir gazete, o sektördeki aksaklıkların üzerine daha az mı gidebilir? Basılı gazeteler bu açıdan daha mı zor durumda? Dijital medya biraz daha mı rahat?
Dijital medyanın basılı olana göre bu açıdan daha güçlü, daha rahat olduğunu düşünmüyorum. Reklama dayalı olarak yayın yapıyorsanız, reklama dayalı olarak yayın yapıyorsunuzdur. Slate, iş ortaklarıyla üst düzey bir dürüstlük tabanında çalışır ve kendini oldukça bağımsız hisseder. Ben editoryal bir geçmişten geliyorum. Şu an iş yönetiminden de sorumluyum ama asla ve asla bir editöre “Şunu şöyle yapma çünkü reklamverenlerimiz hoşlanmaz” gibi bir şey söylemem. Biz bunun için bir bedel ödüyoruz. Kariyerim boyunca farklı bir takım yayın organlarında da çalıştım. Bazılarında reklamverenlerden yayın içeriğine yönelik bazı talepler geliyordu ve bu taleplerin hepsi bekleyeceğiniz türden değildi. Sadece örnek olsun diye söylüyorum: Newsweek şu an sektör dışında diyebiliriz. Time hala yayın dünyasının içinde. Bu dergilerde otomobil endüstrisini eleştiren çok haber göremezdiniz çünkü Amerikan otomobil endüstrisi bu dergilerin en büyük reklamverenleri arasındaydı. Hatta bazen eleştirel olmayı bırakın konuya dair herhangi bir haber göremezdiniz. Biz bu manada reklamverenlerimize minnet borçluyuz diyebilirim. Reklamverenlerimiz sofistike düşünüyor ve editoryel içeriğe hiç bir şekilde müdahale etmemeleri gerektiğinin farkındalar. Bunun kendi şirketlerini kötü bir duruma düşüreceğini biliyorlar.
Sadece reklam sayesinde ayakta duruyor olmanın pek çok dezavantajı var. Bunun başlıca sebebi reklam gelirinin finansal gelişmelerle fazlasıyla yakından ilgili olması. Ekonomi kötüye gittiği zaman okur oranınız, abone miktarınız bundan çok fazla değişmez fakat reklamda durum öyle değil.
Diğer dezavantajı ise satış pahalı bir iş. Satış görevlileri, bunların müşterileri memnun etmek için yaptığı harcamalar ciddi bir yekün oluşturabilir. Medya benim şu ana kadar içinde bulunduğum tek sektör. Şu ana kadar, “Harika bir iş çıkardınız. Çok memnun olduk ve bir daha geri gelmeyeceğiz” diyen çok fazla insanla karşılaştım. Çünkü piyasada yenilik için müthiş bir talep var. İnsanlar daima yeni bir şeyler arıyor. İnsanlar bazen bir şeyi kullanıyor, beğeniyor ama tekrar denemiyor. Pek çok sektörde müşterileriniz sizden memnun kalırsa geri gelir, fakat medyada durum daima bu şekilde değil. Dolayısıyla zor bir sektör. Reklam görünür gelecekte bizim için önemli olmaya devam edecek fakat biz ona daha az bağımlı olmaya çalışacağız. Bunu da farklı alanlardan gelir elde etmeye çalışarak yapacağız; etkinlikler, konferanslar, üyelik programları, kitap toplantıları vs. Bu alanlarda büyümek için hem daha fazla potansiyelimiz var hem de bu bizi aynı zamanda reklamverenlere ‘Hayır’ diyebilecek bir konuma getirecek.
Siz Slate olarak ücretli içerik uygulamalarına karşısınız. Fakat bu ücretli içerik konsepti pek çok medya kuruluşuna ciddi faydalar sağlıyor. Siz niye sevmiyorsunuz ücretli içeriği?
Ben, Slate için ücretli içeriğe karşıyım, başka dergi ya da gazeteler için değil. Yüksek kalitede bir gazeteciğin iş modeli olarak nasıl başarılı olabileceği üzerine kafa yoruyorum. Ücretli içerik New York Times örneğinde çok başarılı oldu. Benzer bir model Financial Times için işe yaradı. Bir diğeri ise Wall Street Journal’da başarı sağladı. Bazı diğer medya organları için ücretli içerik modelinin başarılı olup olmayacağına dair şüphelerim var. O kurumlar bu sistemden kendileri için bir anlam ifade edecek derecede kar sağlayabilir mi henüz bilmiyoruz.
Slate’e gelince, biz ücretsiz ve herkese açık bir site olmayı seviyoruz çünkü bu sayede çok daha büyük bir okur kitlesine ulaşabiliyoruz. İçerik kısıtlamalarından, okurlar için işleri zorlaştıran kayıt zorunluluklarından hoşlanmıyoruz. Bu noktada bizim için soru, okurlarımızdan belli bir geliri nasıl elde edebileceğimizdi. ‘Haber okumak için para ödemek zorunda kalmadan dergiye maddi katkı sağlayacak okurların varlığı harika olurdu’ diye düşündük. Dolayısıyla üyelik programı fikrini benimsedik. Üyelik programı, daha ziyade kar amacı gütmeyen basın kurumlarının çalışma tarzına benzetilebilir. Halk televizyonu ya da halk radyosu gibi. Yayınlarınızı beğenen okurlarınızdan size katkıda bulunmalarını istiyorsunuz, karşılığında onlara da bazı ayrıcalıklar veriyorsunuz.
Ne tarz ayrıcalıklar? Slate+’ta olup Slate’te olmayan ne var?
Sitemizde yazarlarımızla, en popüler muhabirlerizle daha fazla ilişki kurma imkanı veren bir üyelik bölümü var. Bu bölümde okurlar biraz daha perde arkası bilgilere ulaşma imkanı buluyor. Yazarlar ya da muhabirler burada biraz daha gayrıresmi bir şekilde işlerini yaparken yaşadıklarını anlatıyor. Mesela, Slate’in en popüler yazarlarından biri Yüksek Mahkeme uzmanımız Dalia Lithwick. Uzun süredir bu konu üzerinde çalışyor ve bunu çok estetik bir şekilde yapıyor. Yüksek mahkeme haberlerini bir tiyatro eleştirmeni gibi kaleme alır Dalia. Geçtiğimiz hafta Slate+ için özel olarak yüksek mahkeme üzerine çalışmanın nasıl bir şey olduğunu anlatan bir yazı yazdı ve bunu sanki bir tren yolculuğunda rastladığı birine anlatır gibi yaptı. Bunun yanında Slate+ üyelerine sunduğumuz farklı ayrıcalıklar var. Bu okurların haberlere yazdıkları yorumlar diğerlerine göre öncelikli olarak yayınlanıyor, düzenlediğimiz etkinliklerin biletlerini herkesten önce, indirimli olarak satın alma şansı buluyorlar. Kısaca söylediğimiz şu: Slate+ üyeleri bizim en iyi, en sadık müşterilerimiz. Yapmaya çalıştığımız, normal sitedeki içeriği hiç bir şekilde kısıtlamadan bu müşterilerimize en iyi şekilde hizmet etmek.
Normal sitede kısıtladığınız hiç bir bölüm yok anladığım kadarıyla
Aynen. Tüm makaleler, haberler, videolar… Şu ana kadar sitemizde herkese açık olan tüm bölümler öyle kalmaya devam edecek. Çünkü bu sayede çok büyük bir kitleye ulaştık ve bu kitle bizim için önemli. Geçtiğimiz ay Slate 31 milyon tekil kullanıcıya ulaştı. Bu şu ana kadar herhangi birimizin tüm hayatımızda hitap ettiği kitleden çok daha büyük. Hepimiz küçük çaplı dergilerden geliyoruz. Bu büyük okur kitelesine sahip olmaktan çok hoşlanıyoruz. Bu yüzden bir yandan hergün sitemizi ziyaret eden çekirdek okurumuza farklı bir hizmet sunmayı hedeflerken diğer yandan da toplam kitlemizi daha da büyütmek istiyoruz.
Peki okurlar Slate+’ı nasıl karşıladı? İlk tepkiler nasıl?
Şu ana kadar çok olumlu. İlk kez denediğimiz bir uygulama olduğu için ne kadar sürede, ne kadar bir üye beklememiz gerektiğine dair bir fikrimiz yok aslında. Fakat ekip arkadaşlarımız sisteme dahil olan okur sayısından gayet memnun. Bu okurlar üye bölümünde ciddi bir trafik meydana getiriyor. Slate+, jenerik alelade bir bölüm değil, bir kimliği, bir kişiliği var. Tam anlamıyla Slate çalışanlarının, Slate’in nasıl bir mecra olduğunu anlattıkları bir yer. Derginin kişiliğini orada bulabilirsiniz.
Slate+ özel reklamlar da var mı?,
Hayır. O bölüm aslında bizim daha az reklam isteyen okurlarımızın bölümü. Hatta Slate+’taki podcast’leri normalin aksine reklamsız olarak veriyoruz. Yine benzer şekilde normal sitemizde 5-6 sayfaya bölerek verdiğimiz haberleri Slate+’ta tek sayfada veriyoruz.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment