ABD ve toplu katliamlar
Texas’ın El Paso şehrinde yaşanan ilk olayda 21 yaşındaki, Patrick Crusius, yarı otomatik silahla bir süpermarkete girdi. Sadece bir kaç dakika süren saldırıda 20 kişi hayatını kaybederken 26 kişi de yaralandı. Saldırgan, katliamın ardından polis ekiplerince yakalanarak gözaltına alındı.
Fakat gece henüz bitmemişti. Saat 22:30’da gerçekleşen El Paso saldırısının hemen ardından bir kanlı haber de Ohio’dan geldi. 24 yaşındaki Connor Betts, uzun namlulu bir silahla bir eğlence mekanına saldırdı. Saldırıda Betts’in kız kardeşi de dahil olmak üzere 10 kişi öldü, 27 kişi de yaralandı. Betts’in bu saldırısı da sadece bir dakika kadar sürdürdü.
Bu kadar çok kişinin, bu kadar az sürede, yarı otomatik suikast silahlarıyla öldürülmesi ülkede büyük infiale neden oldu. Spontane bir şekilde Beyaz Saray önünde toplanan yüzlerce kişi, Başkan Donald Trump’ı ve silah politikalarını protesto ederken konuyla ilgili sosyal medyada onbinlerce mesaj atıldı. Beyaz Saray önündeki gösteride, çocuklarını toplu katliamlarda kaybeden Amerikalı anneler tarafından kurulan Moms Demand Action isimli dernek öne çıktı. Moms Demand Action üyeleri Beyaz Saray önünde, onbinlerce insan da sosyal medyada aynı şeyi talep etti: Ülkede silah alımını düzenleyen yasaların bir an önce yeniden düzenlenmesini.
Peki bu mümkün mü? Belki.
Kolay mı? Kesinlikle hayır.
ABD’de ‘silahlanma hakkı’ ülkedeki en mayınlı konulardan biri. Kongre, bu konuda tam anlamıyla ikiye bölünmüş durumda. Aynı şekilde toplum da. Demokratlar, ‘silaha erişimin bu kadar kolay olmaması’ gerektiğini savunurken, Cumhuriyetçilere göre silahlanma, Anayasa’nın İkinci Ek Maddesi ile topluma verilmiş bir hak ve geri alınması ‘teklif dahi edilemez’. ABD’de ifade özgürlüğünü düzenleyen Birinci Ek Madde ne kadar kutsalsa, bireysel silahlanma hakkını savunan İkinci Ek Madde de o kadar kutsal. Bu yüzden Demokratlar, aslında bu yasanın değişmesini talep etmiyor. Talep ettikleri, silah satışı esnasında kapsamlı güvenlik soruşturması yapılması ve silah satın almak isteyenlerin ‘akıl sağlığının yerinde olması’ şartı getirilmesi.
Demokrat başkan adaylarından Senatör Cory Booker’a göre ise bir adım öteye gidilerek silah satışında ehliyet şart koşulmalı. Booker, —kimilerine göre çok haklı bir şekilde— araba kullanmak için gerekli olan ehliyetin silah satışı ve kullanımı için de zorunlu kılınması gerektiğini düşünüyor. Booker’ın planına göre silah satın almak isteyen isteyen bir vatandaş, randevuyla bu iş için kurulan bir ofise gidecek, kısa bir mülakata girecek ve güvenli silah kullanımıyla ilgili bir eğitime katıldığını ispatlayan bir döküman sunacak. Kişi ancak bundan sonra silah satın alma hakkına sahip olacak.
Demokratların bu konuda bir projesi daha var: Zorunlu Silah Geri Satın Alımı. Bu proje, bazı saldırı silahlarının ABD çapında yasaklanmasını ve elinde bu tip silahları bulunan vatandaşlara silahı yasal yollardan mı yoksa yasa dışı olarak mı elde ettiği dahi sorulmadan getirip teslim etmesi karşılığında para ödenmesini öngörüyor. Bu projenin en önemli dayanağı, Avustralya’da benzeri bir programın uygulanmasıyla elde edilen olumlu sonuçlar. 1996 yılında 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir toplu saldırı sonrası Avustralya devleti, hızlı bir karar almış ve tüm suikast silahlarını yasaklayarak bu silahları vatandaşlarından geri satın almıştı. Halktan 650 bin silahın toplandığı bu çalışmanın çarpıcı sonuçları oldu. Önceki 18 yılda yaşanan 13 saldırıda yüzden fazla insanın hayatını kaybettiği Avustralya’da, Zorunlu Silah Geri Alımı yasasından sonraki 14 yılda tek bir toplu katliam yaşanmadı.
Amerika’da daha önce eyaletler bazında küçük çaplı geri satın almalar yapılsa da federal bazda bu çapta bir proje henüz hiç hayata geçirilmedi. Silah satışı esnasında uygulanan güvenlik kriterleri ise yukarıda sunulan tekliflerin yanına bile yaklaşamıyor. ABD, dünyada silaha en kolay ulaşılabilen ülkelerden biri. Cumartesi gecesi bir şubesinde gerçekleşen saldırıda 20 kişinin hayatını kaybettiği süpermarketler zinciri Walmart dahil, pek çok markette silah reyonları mevcut ve bu reyonlardan basit bir güvenlik kontrolüyle silah satın almak mümkün. İnsanların bu rahatlıkta alıp evine götürebildiği silahlar arasında son yıllarda hemen hemen tüm saldırılarda kullanılan yarı otomatik silahlar da var. Bu alandaki sayılarsa oldukça ürkütücü. 329 milyon nüfuslu ABD’de kayıtlı silah 93 milyonun üzerinde. Kişi başına düşen silah sayısında ABD, en yakın rakibi Yemen’i ikiye katlamış durumda. Bu silahlar da ne yazık ki kabzasında pek durmuyor. Sadece 2019 yılında 253 toplu katliam yaşandı Amerika’da. Bireysel saldırılar da dahil edildiğinde durum çok daha vahim. Silah nedeniyle ölümleri raporlayan Gun Violence Archive isimli derneğin verilerine göre 2019 yılında toplam 33 bin 90 silahlı saldırı yaşandı ABD’de. Bu saldırılarda toplam 8 bin 750 kişi hayatını kaybetti. 17 bin 375 kişi yaralandı. Sadece bu yıl silah nedeniyle ölen ya da yaralanan çocuk sayısı 395.
Peki bu noktadan sonra ne olabilir? Demokratlar ‘Kanlı Cumartesi’nin ardından daha önce pek çok farklı katliam sonrası yaptıkları gibi Kongre’de silah satışını düzenleyen yeni yasa tasarıları gündeme getirebilir mi? Büyük ihtimal getirir. Saldırı gecesi tüm televizyonları, sosyal medyayı ve bazı sokakları saran büyük tepkiler göz önüne alındığında bunun için yeterli toplumsal baskı da var denebilir. Fakat mesele bu baskının aslında ne kadar uzun süreceği. Aynı gece yaşanan iki büyük saldırı Amerikan halkında ciddi bir tepkiyi tetikledi evet fakat bundan yıllar önce, 2011’de ülkenin kanını donduran Sandy Hook saldırısı çok daha büyük bir tepkiye neden olmuştu. Connecticut eyaletinde ilkokulda yaşanan silahlı saldırıda çoğu çocuk 27 kişinin hayatını kaybetmesi, günlerce, hatta haftalarca ‘bireysel silahsızlanma’ konuşturmuştu Amerika’ya. Bir şey değişti mi? Hayır. Benzer şekilde 2018’de Florida’da bir lisede, 2007’de Virginia’da bir üniversitede, 2017’de Las Vegas’ta bir konserde, 2016’da Orlando’da bir eğlence yerinde toplu saldırılar gerçekleşti. Sadece bu saldırılarda toplam 156 kişi hayatını kaybetti. Saldırıların ardından büyük tartışmalar yaşandı. Yine bir şey değişmedi.
Şimdi, Beyaz Saray’da Donald Trump’ın oturuyor olması, El Paso saldırganının ‘manifesto’sunda başkan Trump’ın özellikle Güney Amerikalı göçmenlere karşı kullandığı bazı ifadelerin sıklıkla kullanılmış olması, her iki saldırganda da izlerine rastlanan ‘Beyaz nefret’in toplumda her geçen etkisini biraz daha artırması ve ‘kaçak göçmenler’ tartışması üzerinden gittikçe artan kutuplaşma bir şeyleri değiştirir, Demokratları konsolide eder ve genellikle geleneksel olarak her bir oyun dengeleri değiştirdiği başkanlık seçimleri öncesi netameli konulara girmemeyi tercih eden siyasilere bireysel silahlanma gibi fazlasıyla hassas bir konuda adım atma cesareti verir mi? Göreceğiz. Fakat kesin olan şu ki, o adım atılana, sonuçları alınana ve bu konu bir çözüme kavuşana kadar, silahlar ABD’de pek çok cana daha mal olmaya devam edecek.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment