Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz: Küresel ekonomiyi 2022’de iki büyük tehlike bekliyor

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz: Küresel ekonomiyi 2022’de iki büyük tehlike bekliyor

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, dünya ekonomisinin 2022’deki durumu üzerine tahminlerini Le Monde gazetesine yazdığı makalede ele aldı. 2022 yılında dünya genelinde enflasyonun artacağını ifade eden Stiglitz, dünya ekonomisini bekleyen en büyük iki riskin demokrasiye saygısını kaybeden Amerika Cumhuriyetçi Partisi ve Çin-ABD arasındaki ekonomik rekabet olduğunu belirtti.

Joseph Stiglitz, makalesinin başında mevcut konjonktürdeki yüksek derecede belirsizlik göz önüne alındığında güçlü tahminlerde bulunmanın akıllıca olmadığını itiraf ediyor, ancak yine de belli başlı konulara dikkat çekmek istediğini belirtiyor.

Enflasyon-İşsizlik ilişkisi alışık olunanın dışında 

Covid-19 ortadan kaldırılamasa da nihayet kontrol altına alınacak diyen ünlü ekonomist, pandemiyle duraklayan küresel ekonomiyi yeniden başlatmanın o kadar kolay olmayacağının altını çiziyor.

Ürün azlığından kaynaklanan fiyat artışları, fazlalardan kaynaklanan fiyat düşüşleriyle orantısız olma eğiliminde olduğundan dolayı ürünlerdeki azalmanın fiyatlara asimetrik olarak yansıyacağını vurgulayan Stiglitz, enflasyonun artacağını ifade ediyor. Ancak ekonomiste göre sorun şu ki, mevcut bağlam çok farklı olduğu için enflasyon ile mücadelede klasik yöntemler yeterli olmayabilir. Aşırı talepten kaynaklandığında enflasyonun nasıl kontrol edileceği biliniyor ancak pandemiyle sarsılan mevcut durumda artan faiz oranları, enflasyonu düşürmekten çok işsizliği artıracak gibi gözüküyor.

Aynı derecede rahatsız edici bir diğer sorun ise, pandeminin getirdiği ekonomik bunalımları azaltmak için dünya çapında kabul edilen mali tedbirlerin azalması ekonomik büyümeyi zayıflatabilir.

Enflasyonun çözümü aşıda 

Joseph Stiglitz, dünya nüfusunun en yoksul ve kırılgan kesimleri için asinin erişilebilir kılınmasının enflasyonla mücadelede en etkili çözüm olduğunu ileri sürüyor. Enflasyonla mücadelede aşının bu kesimlere ulaştırılmasının faiz oranlarını yükseltmekten daha etkili bir yöntem olacağı ekonomist tarafından savunuluyor.

İş piyasasında dengeler işçi lehine bozulabilir 

Stiglitz’e göre, iş piyasası daha önce hiç olmadığı kadar bozuldu ve bu değişikliklerden bazıları kalıcı olabilir. Pek çok işçi, düşük bir maaş için bu kadar strese ve kötü çalışma koşullarına katlanmaya gerek olup olmadığını sorguluyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki işgücü sıkıntısı, işsizlik yardımlarının süresi dolduktan sonra bile devam etti. İşçiler daha fazlasını talep ediyor ve bu, sermayenin ekonomik pastadaki payını kırk yıl artırdıktan sonra, güç dengesini işgücü lehine çevirebilir.

2022’de küresel ekonomiyi bekleyen iki tehdit 

Stiglitz 2022’de küresel ekonomiyi bekleyen biri politik biri de jeopolitik olmak üzere iki tehdit olduğunu ifade ediyor.

İlk tehdit, demokrasiye olan tüm taahhütlerinden vazgeçerek ruhunu Donald Trump’a satan Cumhuriyetçi Parti. Gerçeğe, bütçeye, demokratik hesap verebilirliğe ve çoğulculuğa saygıyı terk eden Cumhuriyetçi Parti, Amerika Birleşik Devletleri ve dünyanın geri kalanı için bir tehlike oluşturuyor. ABD Kongresi’ni oluşturan Temsilciler Meclisi ve Senato’nun yeni üyelerini belirlemek üzere Kasım 2022’de düzenlenecek ara seçimler bu anlamda büyük bir önem taşıyor. Anketlerde Demokrat Parti geride görünüyor. Bu durum, yatırımcıları siyasi dinamiklerin yarattığı ekonomik belirsizliği hesaba katmaya zorluyor.

İkinci tehdit ise Çin ve ABD arasındaki şiddetli rekabet. Pek çok kişi Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’in gerçek bir soğuk savaş yürütemeyecek kadar ekonomik olarak birbirine bağlı olduğuna yaygın olarak inansa da Joseph Stiglitz önemli bir ayrışmanın mümkün olduğuna dikkat çekiyor. Rekabetin daha da kızışması halinde, daha fazla ülke çapraz ateş arasında kalacak, uzmanlaşmanın ve karşılaştırmalı üstünlüğün faydaları azalacak ve küreselleşmenin getirdiği ucuzluk yerini pahalılığa bırakacak.

Stiglitz, ABD’deki siyasi hamlelerin muhtemelen ekonomik maliyet ve faydaların kesin hesaplamalarına dayanmadığını ancak yine de ekonomik sonuçların dinamiklerinin karmaşık olduğunu belirtiyor ve bu rekabetin ekonomik büyüme getirebileceğini de söylüyor.