[YORUM] Amerika’yla sıfır sorun?

[YORUM] Amerika’yla sıfır sorun?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Washington’da. Yapacağı temaslar, Türkiye-ABD ilişkilerinde son birkaç aydır yaşanan bazı sıkıntıları izale edebilir mi? Tazelenmeye vesile olabilir mi? İnşallah, ama bunu zaman gösterecek.

Bakan Davutoğlu, bir günlük resmi Washington programında Obama yönetiminin ulusal güvenlik alanında üç tepe ismiyle de görüşüyor: Dışişleri Bakanı John Kerry, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Susan Rice ve Savunma Bakanı Chuck Hagel. Kongre’de de temasları olacak. Randevuların düzeyi, ABD’nin stratejik öneme sahip Türkiye’ye fazla mesafe koyma lüksü olmadığının delili.  

Lehigh Üniversitesi’nden Dr. Henri Barkey’e göre Davutoğlu, Washington’a bir “sempati toplama” ziyareti (charm offensive) yapıyor. Zira Ankara, Amerikan yönetimiyle, özellikle Beyaz Saray’la ilişkilerin soğuduğunun farkında. Başkan Obama, Başbakan Erdoğan’ı artık nadiren arıyor. Ankara, ABD’nin son Suriye, İran ve Avrupa’yla serbest ticaret anlaşması (TTIP) karar süreçlerinde büyük ölçüde devre dışı bırakıldı.

Barkey, Türk heyeti ne kadar çok “dinlerse”, o kadar faydalı olacağı görüşünde. Zira biriken zararlı gazların alınarak Washington’un rahatlatılmasında fayda var. Rethink Enstitüsü’nden Dr. Fevzi Bilgin, “Türkiye’de alınan kararların sebeb-i hikmetleri Washington düşünce piyasasına tam olarak izah edilemiyor. Fazla yanlış anlaşılıyor. Biraz da dezenformasyona kurban gidiyor.” diyor. Bunu önlemek için ABD başkentine sürekli bilgi akışı sağlamanın önemine işaret eden Bilgin, bu bağlamda Davutoğlu’nun ziyaretini olumlu buluyor. En geç iki ayda bir sivil, kültürel ya da siyasi heyetlerle Washington’a üst düzey “çıkarma” yapıp Türkiye’yi daha iyi tanıtmak, özellikle Kongre’de artan tereddütleri izale etmek gerektiğini kaydediyor.

DAVUTOĞLU’NUN HAMLELERİ

Aslında Davutoğlu daha gelmeden Washington’un gazını almaya da matuf bazı kilit hamleler yaptı. Hükümetin Bağdat ve Kahire’yle pozitif angajman doğrultusundaki adımları, Suriye’de takınmaya başladığı daha gerçekçi ve ihtiyatlı tutum, bu cümleden sayılabilir. Dolayısıyla Amerikalıların artık ‘Bağdat’la iyi geçinin’, ‘Mısır’da tek ata oynamayın’, ‘Suriye’de radikal gruplara destek vermeyin’ demelerine pek mahal kalmadı. Ankara; İsrail ve Suudi Arabistan’ın çıkardığı büyük gürültüye rağmen Obama yönetiminin İran açılımına destek vererek ve Tahran’la ikili ilişkilerini düzeltme yoluna giderek de Washington’u rahatlattı.

ABD başketinde Türkiye’nin Ortadoğu siyasetine ve iç gidişatına yönelik şüphe ve rahatsızlıklar bir çırpıda izale edilemez tabii. Mesela eski Ankara büyükelçilerinden Morton Abramowitz, Washington’da birçokları gibi, hükümetin dış politikasını “büyük ölçüde mezhepçi” buluyor. Abramowitz’e göre, “Başından beri, belki yanlış şekilde, Başbakan Erdoğan Türkiye’ye Ortadoğu’da Batı etkisini azaltmayı hedefleyen ve ağırlıklı olarak dini emellere dayalı büyük bir rol oluşturmaya çalıştı.” Yaygınlaşan bu imajı yıkmak için Ankara’nın bölgedeki -özellikle Suriye ve Mısır’daki- laik unsurlarla angajmanını daha da artırmasında fayda var. Bu tür ayarlar, Türkiye’nin yumuşak gücünü de takviye edecektir.  

Füze ihalesinde Çinlilere öncelik verilmesi, 2010 BM Güvenlik Konseyi oylamasında İran yaptırımlarına ‘hayır’ denmesi dozunda bir ‘eksen kayması’ tartışmasına yol açmadı Washington’da. Zira artık Türkiye’nin ara sıra yaptığı eksen zıplamaları eskisi kadar şaşırtıcı olmuyor. Ancak bu, ciddi rahatsızlık duyulmadığı manasına gelmiyor. Hele işin ucunda Amerikan silah firmalarının tatlı kârlardan mahrum kalması ve NATO’yla muhtemel operasyonel uyum sorunu varsa. Bakan Davutoğlu’nun Foreign Policy (FP) dergisinde cuma günü çıkan makalesinde Türk güvenlik politikasında NATO’nun “köşe taşı” olduğunu vurgulaması tesadüf değil. Temasları öncesinde ABD başkentindeki havayı yumuşatmaya çalışıyor.

Davutoğlu, yapıcı üsluplu FP makalesinde, ABD ile Türkiye arasındaki ortaklığın “temel haklar ve demokratik normlara” dayalı olduğunu ifade ediyor. Türkiye’nin komşularını bu değerleri almaya, Batılı ortaklarını da sahip çıkmaya teşvik ettiğini kaydediyor. ‘Ya Kürt sorunu?’ diye sorulduğunda verilebilecek cevaplarımız da eskiye oranla daha fazla hamd olsun. Ziyaretin hükümetin barışçı çözüm iradesini pekiştirdiği Diyarbakır’daki tarihi etkinliğin hemen ardından gerçekleşmesi avantaj.

Gezi protestolarına aşırı sert tepki, öğrenci evlerine devlet denetimi ve özel eğitim teşebbüsü dershaneleri kapatma türü demokratik normlarla bağdaşmayan eylem ya da planlar ise Ankara’nın elini zayıflatıyor. Amerikan tarafı nezaket ve ihtiyatından yüksek perdeden dillendirmeyecektir ama, Başbakan Erdoğan’ın ‘otoriterleştiği’ kanaati Washington’da gün geçtikçe pekişiyor.

Peki Washington’un Bakan Davutoğlu’dan duymak istemediği şeyler neler? Council on Foreign Relations (CFR) uzmanı Dr. Steven Cook, şöyle listeliyor: “Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgili ders, sıfır sorun retoriği, ABD’ye Suriye müdahalesi baskısı ve İsrail’i şikayet.” Amerikalılar bunlar yerine “yaratıcı problem çözme” yollarına odaklanmak istiyor. “Gerçekçi teklifler” bekliyor.

Dış politikada esneklik, zaaf değil meziyettir. AK Parti hükümeti, mesela Kıbrıs’ta 2004 Annan Planı referandumunda ‘evet’ diyerek ezber bozmuş, Türkiye’nin çıkarlarını ve imajını ilerletmeyi bilmişti. Son dönemlerde Ankara’nın Ortadoğu politikasında da benzer esneklik emareleri görülüyor. Belli ki bölgede ABD’yle çatışarak fazla bir yere varılamayacağı da zihinlerde giderek billurlaşıyor. Davutoğlu’nun yeni misyonlarından biri ‘ABD ile sıfır sorun’ olabilir.

Ha gayret…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.