Uluslararası Af Örgütü: Türkiye’de yargı sistemindeki ciddi sorunlar giderilemedi

Uluslararası Af Örgütü: Türkiye’de yargı sistemindeki ciddi sorunlar giderilemedi

 Uluslararası Af Örgütü’nün “Dünyada İnsan Haklarının Durumu” başlıklı yıllık raporu yayımlandı. Raporun 6 sayfalık Türkiye bölümünde, Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yeni İnsan Hakları Eylem Planı ve iki Yargı Reformu Paketi’nin, “yargı sistemindeki derin kusurları gidermekte yetersiz kaldığı” saptamasında bulunuldu.

Raporun, Türkiye kısmında şu tespitler yapıldı:

“Yargı sistemindeki derin kusurlar giderilmedi. Muhalif siyasetçiler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişiler temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararlarıyla karşı karşıya kalmaya devam etti. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Hükümet yetkilileri LGBTİ+’ları homofobik söylemlerle hedef aldı. Barışçıl toplanma özgürlüğü sert bir biçimde sınırlandırıldı. Yeni bir yasa, sivil toplum örgütlerinin örgütlenme özgürlüğünü aşırı derecede kısıtladı. İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialarda bulunuldu. Türkiye 5 milyon 200 bin göçmen ve mülteciye barınma sağladı ancak binlerce sığınmacının ülkeye girişi engellendi. Mülteci karşıtı söylemin yükselişiyle mültecilere ve göçmenlere yönelik fiziksel saldırılar arttı.”

Af Örgütü, Temmuz ayında, olağanüstü hal yetkilerini bir yıl daha uzatarak hakim ve savcılar dahil kamu görevlilerinin “terör” örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiasıyla yargı denetimi olmaksızın ihraç edilmesine izin veren torba yasanın meclisten geçtiği hatırlatıldı.

ZORLA KAYBETMELER

Af Örgütü raporunda Türkiye’de 15 Temmuz sonrası zorla kaybetmelere de yer verildi.

Raporda, “Fethullah Gülen hareketiyle ilişkili olmakla suçlanan eski Başbakanlık hukuk müşaviri Hüseyin Galip Küçüközyiğit’in, zorla kaybedilmesinden dokuz ay sonra Eylül’de Ankara Sincan Cezaevi’nde ortaya çıktı. Yetkililer, Küçüközyiğit’in resmi gözetim altında olduğunu inkar etmişti. Dokuz ay boyunca akıbeti ve nerede tutulduğu ise yıl sonu itibariyle hâlâ bilinmiyordu.
Ağustos 2019’dan beri kayıp olan Yusuf Bilge Tunç’un akıbeti ve nerede tutulduğu yıl sonu itibariyle hâlâ bilinmiyordu.” ifadeleri kullanıldı.

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE

Af Örgütü, Kandıra Cezaevi’nde Garibe Gezer’in hücresinde ölü bulunduğunu ve Gezer’in intihar ettiğinin öne sürüldüğünü raporunda hatırlatıyor. Af Örgütü’nün raporunda, Gezer’in ölümünden önce infaz koruma memurları tarafından sistematik olarak işkenceye ve cinsel saldırıya maruz bırakıldığını bildirdiği de belirtiliyor. Savcılığın ise iddialara ilişkin dosyada takipsizlik kararı verdiği rapor edildi.

TÜRKİYE’YE YÖNELİK TESPİTLER

Raporda, muhalif siyasetçiler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve çok sayıda kişinin temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararlarıyla karşı karşıya kalmaya devam ettiği suçlamasında bulunuldu.

AİHM’in iş insanı Osman Kavala ve HDP lideri Selahattin Demirtaş ile ilgili aldığı kararlara Türkiye’nin uymaması yine eleştirilen konular arasında yer aldı.

Türkiye’de barışçıl toplanma özgürlüğünün sert bir biçimde sınırlandırıldığı kaydedilen raporda, yine geçen yıl çıkan yeni bir yasayla, yönetim sivil toplum örgütlerinin örgütlenme özgürlüğünü aşırı derecede kısıtladığı vurgulandı.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin protestoları ve 8 Mart Kadınlar Günü gösterilerinin bastırılmasıyla ilgili örnekler raporda ayrıntılı bir şekilde yer aldı. Raporda, işkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialara da yer verildi.

Rapora ilişkin konuşan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Lobi ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Şena Akşener, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmamasının rapordaki Türkiye’ye yönelik en net eleştirilerden biri olduğunu söyledi.

DÜNYA LİDERLERİNE SERT ELEŞTİRİLER

Uluslararası Af Örgütü’nün 154 ülkeyi kapsayan 416 sayfalık raporunda dünya liderlerine de sert eleştiriler yöneltildi.

Raporda, “Dünya liderleri köklü eşitsizliklerle mücadele etmek için Kovid-19 sonrası adil bir iyileşme süreci izleneceğine ilişkin asılsız vaatlerde bulunarak, güç ve kar biriktirmek adına dev şirketlerle işbirliği yaptı… Uluslararası toplumun artan çatışmalarla başa çıkmakta tamamen başarısız olması, başka gerilimlerin tohumunu ekti… Afrika, Asya ve Latin Amerika’dakiler dahil olmak üzere dünyanın en şiddetli biçimde ötekileştirilen toplulukları bu süreçten ağır zarar gördü.” ifadeleri kullanıldı.