Schröder: ABD ile aynı düzeyde olmak istiyorsak Türkiye’ye ihtiyacımız var

Schröder: ABD ile aynı düzeyde olmak istiyorsak Türkiye’ye ihtiyacımız var

Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye’nin kısa süre içinde AB’ye tam üye yapılmasını tavsiye etti. Cicero dergisi için bir makale kaleme alana Schröder, “AB’nin derin bir krizin içerisinde ortaklara ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Türkiye gibi en yakın müttefiklerimizden birinin bize sırt çevirmesi tehlikesi mevcut.” uyarısı yaptı.

 

Canlanan Türk ticaretindeki Avrupa payının geçtiğimiz on yıl içerisinde yaklaşık yüzde 60’tan yüzde 40’a gerilediğine dikkat çeken Gerhard Schröder, “Ancak AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var, tıpkı Türkiye’nin de -Erdoğan’ın başlattığı modernleşme ve demokratikleşme sürecini sürdürebilmek için- Avrupalı bir perspektife ihtiyacı olduğu gibi. Ülkenin AB üyeliğinin her iki tarafa siyasi, ekonomik ve kültürel bir ek kazanç sağlayacağından eminim.” diye devam etti.

 

AVRUPA’NIN GÜVENLİĞİ, ÇEVRESİNİN İSTİKRARINA BAĞLI

 

Türkiye’nin jeostratejik konumuna da vurgu yapan Schröder, şu ifadeleri kullandı: “Avrupalı çıkarımız, bölgenin uzun vadede sadece bir özgürlük bölgesi değil, aynı zamanda istikrar bölgesi haline gelmesi olmalı. NATO üyesi de olan Türkiye bölgesel güç olarak bu süreç için kilit rol durumunda. Kısa bir süre önce yapılan bir kamuoyu yoklaması, Arap baharı ülkelerindeki insanların büyük çoğunluğunun, ülkeyi özgürlük, refah ve güveni İslami eğilimli bir ülkede garanti altına aldığı için örnek olarak kabul ettiklerinden, Türkiye’nin daha güçlü bir rol oynamasını arzu ettiğini gözler önüne serdi. Avrupa’nın güvenliği komşu çevresinin istikrarına bağlı. Burada Kafkasya’nın güneyi ve Karadeniz Bölgesi de söz konusu. Avrupalılar olarak bu bölgelere, AB üyesi olan ve söz konusu bu bölgelere de etkisi olan bir Türkiye ile ulaşmak daha kolay. Türkiye, İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın hafifletilmesine de katkı sağlayabilir. Bu nedenle de Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkinin iyileşmesi arzulanan noktalar arasında yer alıyor.”

 

“GLOBAL BAKILDIĞINDA BİRER CÜCEYİZ”

 

“Global rekabette sadece birleşik bir Avrupa’nın var olma şansı vardır, bir ulusal devlet tek başına zayıf kalır. Büyük Britanya, Fransa ve Almanya gibi büyük Avrupa ülkeleri global bakıldığında birer cücedir.” diyen Schröder, “Avrupa globalleşen ekonomide ve çok kutuplu dünyada ABD ve Çin ile aynı düzeyde olmak istiyorsa eğer bugün doğru kararlar almalıyız. Avrupa’nın siyasi birliğini hızlandırmalıyız ve bizim, tıpkı yükselen Türkiye’nin olacağı gibi güçlü üye ülkelere ihtiyacımız var.” ifadelerine yer verdi.

 

Şimdiden dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye’nin gelecek yirmi yıl içerisinde de Avrupa’daki dördüncü büyük ekonomi hâline geleceğini belirten eski Almanya başbakanı, şöyle devam etti: “Böyle parlayan bir ekonomiyi tam entegre olmuş şekilde AB’ye dâhil etme fırsatını değerlendirmeliyiz. Özellikle de Almanya bundan kazanç sağlayabilir ve sağlayacaktır. Çünkü biz Türkiye’nin en önemli Avrupalı ticaret ortağıyız, aynı zamanda da en büyük yatırımcısı. Diğer taraftan ise Türk kökenli Almanlar yaklaşık 400 bin iş imkânı sunan 75 binden fazla işletme yarattı. Bu rakamlar başarılı bir ekonomik iş birliğine sahip olduğumuzu gösteriyor. Ancak bu aynı zamanda Türk kökenli Almanların resmini gerçek veya sözde uyum eksiklikleriyle değil, başarılarla da şekillendirmemiz gerektiğini gözler önüne seriyor.”

 

TÜRKİYE İSLAMİYET’E OLUMSUZ BAKIŞ AÇISINI ÇÜRÜTÜYOR

 

Avrupa kamuoyunda medyanın da etkisiyle şekillenen İslamiyet’e bakış açısının hâlen olumsuz genellemelerin etkisinde olduğunu vurgulayan Schröder, şu ifadeleri kullandı: “Bunlardan biri ise İslami toplum ve demokrasilerin bir çelişki olduğu yönündeki iddiadır. Türkiye bu iddiayı çürütüyor. Türkiye daha şimdiden dünyaya açık olması sebebiyle başka İslami devlet ve toplumlar için bir örnek teşkil ediyor. Bu AB üyelik süreciyle de bağlantılı çünkü kriterlerin yerine getirilmesi değer yargıları ve yasal düzenlemelerin devralınması anlamına geliyor. Geçen yıllar içerisinde özgürlük ve azınlık hakları güçlendirildi, özellikle de sivil ve askerî birimler arasındaki ilişki yeniden şekillendirildi, hem de demokrasinin yararına. Hâlen eksiklikler mevcut, ülke henüz bitiş çizgisine ulaşmadı ve önünde bir gelişme süreci var. Bu özellikle de, özgürlükleri Türkiye’de ilerleme ve hoşgörü konusunda bir kıstas olan Hristiyanlık dinine mensup kişilerin haklarını kapsıyor. Ama şimdiye kadar yaşanan gelişmelerden olumlu bir ara bilanço çıkarmak mümkün.

 

“TÜRKİYE’YE HOŞÇA KAL DEMENİN ZAMANI DEĞİL”

 

Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü sona erdirecek planın Rumlar tarafından reddedildiğini hatırlatan Gerhard Schröder, “AB sürekli bunu dikkate alacağının sözünü verdi ama buna her zaman uymadı. Bizim ihtiyacımız olan Brüksel ve diğer AB ülkelerinden, başka müzakere başlıklarının açılacağına dair net bir sinyalin gelmesi.” dedi.

 

Fransa’dan gelen sinyallerin oldukça umut verici olduğunu belirten Schröder, “Üyelik müzakerelerinin daha yıllar süreceği ve Türkiye’nin ancak kriterleri tamamıyla yerine getirdiği takdirde üye olacağı gayet açık. Ancak şimdiki Federal hükûmetin bazı kesimleri tarafından teklif edilen “imtiyazlı ortaklık” seçeneğinin de bir seçenek olmadığı gayet açık ve net. Tam aksine, bu Türkiye’de bir seçenek değil bir ayrımcılık olarak algılanıyor. Bunun sonucunda da Türkiye’deki birçok kişi doğuya yönelmeye başlıyor. Bu nedenle de Federal hükûmet yanıltıcı bu ifadeden uzaklaşmalı. Şansölye’nin (Angela Merkel) Türkiye’ye gerçekleştirdiği son ziyaretinde, üyelik müzakerelerinde yeni bir başlığın açılması gerektiğini ifade edip diğer taraftan da üyeliğe karşı olduğunu vurgulaması çok ikna edici değil. Bu oldukça çelişkili.” dedi.

 

Almanya eski Başbakanı Schröder, makalesine şu ifadelerle son verdi: “Türkiye’nin AB üyeliğinin her iki taraf adına bir kazanç olacağına eminim. Bu durum, Avrupa’nın global etkisini ve refahını garanti altına alacağı gibi ekonomik güce giden cesur reform yoluyla Türkiye daha fazla demokrasi ve istikrar ile ödüllendirilecektir. Bu nedenle de şu an Türkiye’nin “hoşça kal” demesinin zamanı değil, şimdi daha ziyade Avrupalıların “hoş geldiniz” demesinin zamanıdır.”

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.