KERİM BALCI – Üye olmayan gözlemci statüsü Filistin’e ne kazandırır?

Birleşmiş Milletler’de üye olmayan gözlemci devlet statüsü Filistin’in bağımsız devlet olmaya doğru atmış olduğu bir adımdır. Ancak bu bir ilk adımdır ve Filistin’in önünde daha atılacak çok adımlar bulunuyor.


Öncelikle üye olmayan gözlemci devlet statüsünün ne olduğunu netleştirelim. Düne kadar bu statüyü almış on dört devlet vardı. Bunlardan on üçü zaman içinde kendi talepleri ve BM üyelerinin çoğunluğunun onaylamasıyla tam üye devlet statüsünü kazanmışlardı. Bunlardan sonuncusu 1948’den bu yana üye olmayan gözlemci statüsüne sahip olan ve ancak 2002 yılında tam üyeliğe yükseltilen İsviçre idi. Geriye, üye devlet statüsünü zaten talep etmeyen Vatikan kalmış durumda. Bugünden itibaren BM nezdinde Filistin Devleti, Vatikan Devleti’nin statüsüne yükseltilmiş olacak. Küçük bir farkla: BM, Vatikan Devleti’nin Vatikan şehri üzerindeki egemenlik haklarını da tanıyor. Oysa Filistin toprakları, İsrail işgali altında bulunan bir devlet olarak kabul edilecek.


Filistin bu noktaya sıfırdan gelmedi. 1974 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü, BM tarafından Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak kabul edildi. 1988’de FKÖ’ye herhangi bir aracı devlet kullanmaksızın BM Genel Kurulu’nda bildiri dağıtma ve temaslarda bulunma hakkı verildi. Aynı yıl içinde BM ilk defa FKÖ’den değil Filistin’den bahseden bir kararı kabul etti. On yıl sonra yine FKÖ’ye Genel Kurul’daki tartışmalara direkt katılma hakkı tanındı. Bu karardan sonra FKÖ’ye Genel Kurul salonunda devlet olmayan gözlemci örgütlerin önünde, ama üye olmayan devletlerin arkasında bir yer verildi. FKÖ, Filistin halkı adına BM’de devlet olmayan, üye de olmayan gözlemci statüsünü kazanmıştı. BM, FKÖ’nün toprakları İsrail işgali altında olan Filistin halkının (devletinin değil) temsilcisi olduğunu kabul etmişti.


Ne var ki bu kararlardan sadece 1974’te alınan FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu kararı İsrail tarafından da tanındı. Diğer kararlar Filistin Davası’nın uluslararası arenada daha yüksek sesle ifade edilmesine imkân tanıdı; ama İsrail’in bu sesi duymasını sağlamaya yetmedi. Bu arada Filistin’in 1988’deki tek taraflı “bağımsız devlet” olduğu ilanı da BM tarafından kabul edilmedi.


Düne kadar Filistin, BM’de “devlet olmayan, üye olmayan, toprakları İsrail işgali altında olan bir halkı temsil eden bir örgüt olarak gözlemci statüsü verilmiş Filistin Kurtuluş Örgütü’nden” ibaretti. Bugün ise “devlet olan, üye olmayan, toprakları yine İsrail işgali altında olan (yani bağımsızlığı tanınmamış) ama herhangi bir örgüt tarafından değil Filistin devlet başkanı ve onun temsilcileri tarafından temsil edilen gözlemci bir üye” durumunda.


Bu, Filistin’in geçmişteki kazanımlarına kıyasla büyük bir adım, ancak gelecekteki emellerine kıyasla küçük bir adımdır.
Ancak her durumda bir adımdır.


Bu adımı son bir hafta içinde yaşanan bir dizi gelişme daha anlamlı kılmaktadır. Öncelikle İsrail’in Hamas’ı dolaylı da olsa muhatap kabul etmesi ve Hamas’ın İsrail’le dolaylı yollardan da olsa görüşmeyi kabul etmesi dünkü oylamada Filistin’in sadece FKÖ olarak değil, Batı Şeria ve Gazze’nin tamamı adına temsil edilmesini sağladı. Bu gelişmeden tamamen bağımsız olduğunu iddia edemeyeceğimiz bir ikinci gelişme dün başta Almanya olmak üzere bir dizi Avrupa ülkesinin daha önce ret olarak açıkladıkları oylarını çekimsere çevirmeleri oldu. Bu gelişme, İsrailli uzmanlar tarafından “Avrupa’nın kaybedilmesi” olarak yorumlandı.
Öte yandan böyle tek yanlı atılan adımların İsrail-Filistin çatışmasında öteki tarafça hep mümkün olan en kötü şekilde yorumlandığını da görmek lazım. Daha önce Ariel Şaron yönetimi tek taraflı olarak Gazze’yi boşalttığında Filistinliler bu gelişmeyi barışa ve bağımsızlığa giden bir adım olarak görmediler. Bugün de Filistin yönetimi tek taraflı olarak devlet statüsünü dünyaya kabul ettirdiğinde İsrail yönetimi tarafından dışlanacaktır. Nitekim İsrail Başbakanı Netanyahu, bu gelişmenin iki devletli çözümü çok daha zorlaştırdığını söyledi dün.


Topraklarının sınırları net olmasa da, büyük kısmı (tamamının ne kadar olduğu bilinmediği için bir yüzde vermek doğru değil ama her durumda üçte ikiden fazlası) İsrail işgali altında olsa da, gözlemci statüsünden daha fazla bir şey kazanılmamış olsa da Filistin artık bir devlet. Bir devlet olmanın gereklerini yerine getirmeyi başarabilirse, bağımsızlık da, topraklarının bütünlüğünün de tanınması mümkün. Ama bu, Hamas’ın ve diğer örgütlerin silah bırakması, İsrail’in varlık hakkını tanıması ve artık bir devlet olduğu için devletlerarası hukuka tabi olan Filistin’in bu konumun gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmesine bağlı.


Tünelin sonundaki ışık görünmedi. Filistin, tünele daha yeni girdi…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.