Davutoğlu, Suriye’de geçiş süreci ‘kontrollü ve yönetilebilir’ olmalı

Davutoğlu, Suriye’de geçiş süreci ‘kontrollü ve yönetilebilir’ olmalı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye’de devam eden iç savaşın sonlandırılabilmesi için Beşşar Esed’li geçiş sürecine yönelik plana Türkiye’nin “kontrollü ve yönetilebilir” olması halinde onay verebileceğini dile getirdi.

70. Genel Kurul çalışmaları kapsamında geldiği BM’de basın toplantısı yapan Davutoğlu’na geçici bir süreliğine Esedli geçiş sürecine Türkiye’nin tutumunun ne olacağı soruldu. Davutoğlu kendisinin Esed’e dört yıl önce böyle bir planla gittiğini hatırlattı. 2011 yılında Esed’e bir geçiş süreci teklifi sunduğunu ancak onu da kendisinin geri çevirdiğini anımsatan Davutoğlu, “Cenevre’ye giden süreçte (2012) biz kısa süreli bir Esedli geçiş formülü üzerinde de çalıştık. Ama malesef bu da o zaman Esad tarafından reddedildi… Dolayısıyla bütün bu formülleri Esad kendisi öldürdü.” dedi.

“ESED’DEN GEÇİŞ SÜRECİNİN BAŞARI İLE YÖNETMESİNİ BEKLEMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Esed’li geçiş tekliflerinin üzerinden geçen dört yılın ardından 300 bin insanın katledildiği, 6 milyona yakın kişinin mülteci durumuna düştüğü, 7-8 milyon Suriyelinin de yerinden edildiğini hatırlatan Davutoğlu şöyle devam etti: “Ülkenin yalnızca yüzde 14’ünü kontrol edebilen bir Tiran’dan bir diktatörden geçiş sürecini başarı ile yönetmesini beklemek mümkün değil. Bizim için geçiş süreci ne demek biliyor musunuz? Eğer birgün Türkiye’deki 2 milyon mültecinin Suriye’de barışa doğru bir süreç başladı, ‘ben ülkeme dönebilirim’ dediği şey, şartlar geçiş sürecidir. Yoksa aldatma şeklinde Esed’in gücünü korunduğu ve bazı muhalif ınsurlarının da Suriye’de neredeyse ev hapsi gibi hükümet yönetimine katıldığı bir formül gerçek anlamda bir geçiş süreci olmaz. Geçiş süreci Suriye halkının bu üsrece ikna edilmesi ile olur.”

Esedli bir Suriye’ye hiçbir mültecinin geri dönmek istemeyeceğini savunan Davutoğlu, “Dolayısıyla bizim ve Sayın Obama’nın orada (BM Genel Kurulu’nda) vurguladığı yani aynı noktada olduğu husus Esed’in gidişini sağlayacak kontrollü ve yönetilebilir bir geçiş süreci. Yani yönetilebilir bir geçiş süreci bir kere güvenlik düzenlemelerinin de içinde olduğu ve kesinlikle geçiş sürecinin sonuçlarının göründüğü ne zaman, hangi şartlarda bu geçiş sürecinin tamama ereceğinin taraflarca kabul edileceği bir yöntemle olur. Esas itibariyle geçiş sürecinin adı konduğunda da ‘Esed’siz bir Suriye’ geçiş sürecidir. Bunu böyle tanımladığımızda zaten Esed’in bu konuda rolünün olamayacağı açık şekilde ortaya çıkar.

“ESED VE DEAŞ İKİSİ DE ŞEYTAN”

Daha 3 yıl öncesine kadar DEAŞ terör örgütünün olmadığını hatırlatan Davutoğlu, bu örgütün bizzat Esed’in hava saldırıları neticesinde kurulduğunu ileri sürdü. Suriye rejimi ile DEAŞ arasında taktiksel bir işbirliğinin olduğunu belirten Davutoğlu, muhaliflerin kontrolünde olan bölgelere Şam rejiminin hava saldırısı düzenlediği sonrasında da buraları DEAŞ’ın ele geçirdiğini kaydetti.

Esed’in DEAŞ’ı kullanarak Sünni grupların biraraya gelmesini engellediğini aktaran Başbakan Davutoğlu, DEAŞ yönetiminin de uluslararası topluma DEAŞ ile savaşabilmeleri için Esed’e ihtiyaç duydukları mesajını verdiğini iddia etti. Davutoğlu, “Bu iki şeytan birbirini destekliyor. Bir ülke bu iki şeytandan birisini desteklerse bu ikisini de desteklediği anlamına gelir. Bizlerin yapması gerek Rusya dahil dayanışma içinde Suriye’de barışcıl bir dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak olmalı. Yeni Suriye’de Esed’de ve DEAŞ’a yer olmamalı. Esed’de de DEAŞ’a da hayır. Suriyenin geleceği bu olmalı.” dedi.

TÜRKİYE’DEKİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLAMALARINI TERÖR TEHDİDİ İLE SAVUNDU

BM binasında yaptığı basın toplantısında Ahmet Davutoğlu, bir gazetecinin Türkiye’deki basın özgürlüğüne yönelik kısıtlama sorusunu terör örgütlerinin saldırı riski ile savunmaya çalıştı. Türkiye’nin demokratik ülke olduğunu ileri süren Davutoğlu, her gazetecinin mesleğini sonuna kadar rahat bir şekilde yapabileceğini iddia etti.

“Başbakan olarak sizi temin ederim hiçbir gazeteci mesleğini yerine getirmesi yolunda kısıtlama olmadığına dair” diyen Davutoğlu, bazılarına karşı uygulanan kısıtlamanın gazetecilik yapmadıkları ve bazı terör örgütlerinin maşaları olmalarından olduğunu söyledi. Türkiye’in DEAŞ, PKK ve DHKP-C terör örgütlerinin saldırı riski altında olduğunu belirten Davutoğlu, “Terör ile mücadele ederken hepimizin saygı duyması gereken temel değerlere saygı duymalıyız. Terör örgütlerinin propagandasının yapılmasını tolere edemeyiz. Bu gazetecilik değil.” dedi.

Gazeteciliğin ne olduğunu da konuşmasında tanımlayan Davutoğlu, “Gazetecilik,; haberleri doğru ve objektif şekilde verilmesidir. Türkiye’de basına bir kısıtlama yok. Gözaltına alınan bir gazeteci de yok” dedi.

“OBAMA’NIN KONUŞMASI İÇERİK OLARAK SON DERECE DOYURUCU”

ABD Başkanı Barack Obama’nın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı da değerlendiren Davutoğlu, “Sayın Obama’nın konuşması içerik itibariyle son derece doyurucu ve demokrasiye yaptığı referanslar bizim açımızdan takdire şayandır” dedi.

Obama’nın güç, yetki paylaşımına dayalı siyaset anlayışına yönelik sözlerinin çok isabetli ifadeler olduğunu belirten Davutoğlu, “Birleşmiş Milletler’in misyonu anlamında söyledikleri yine takdire şayan. Özellikle de kalkınmakta olan ülkeler anlamında da doğru atıflarda bulundu.” dedi.

Obama’nın konuşmasında önemli bir hususun eksik kaldığını belirten Davutoğlıu, “O da Filistin meselesi. Filistin meselesinde doğrusu Amerika Birleşik Devletleri’nden özellikle de İsrail’in Kudüs’de ve Mescid’i Aksa’da son dönemlerde saldırıları devam ederken çok daha açık bir mesaj vermesini beklerdik. Ortadoğu’da kalıcı ve istikrarlı bir barış ancak ve ancak özgür bir Filistin devleti inşası üzerinden olur.” dedi.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.