Clinton’suz bir Obama yönetimi Ortadoğu’da ne yapar?

Clinton’suz bir Obama yönetimi Ortadoğu’da ne yapar?

KERİM BALCI’NIN KÖŞE YAZISI

 

Birinci Obama yönetiminin Ortadoğu politikası, Ortadoğu ile alakalı bir şey yapmamak, mümkün olduğunca hızlı olarak Ortadoğu bataklığına saplanmış Amerikan ordularını bu bataktan çıkarmak ve yükselmekte olan Selefilik tehdidine karşı “ehven-i şer” olarak kabul ettikleri İhvan-ı Müslimin çizgisinin partilerini iktidara taşımak olarak tezahür etti.

Amerikan dış politikasının Bush döneminin hatalarını temizleme kısmı Başkan Obama’ya, yeni hareket alanları belirleme kısmı da Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a bırakılmıştı. Obama, doğru ama erken bir hamleyle Irak ve Afganistan’dan çekilme kararını; Clinton da doğru ama erken bir hamleyle Amerikan dış politikasının önceliğini Asya-Pasifik’e kaydırma kararını aldılar. İkisi de uygulamaya konuldu. Sonuçta Amerika, Ortadoğu’daki eski düşmanlarından kurtulamadı ve Asya-Pasifik’te yeni düşmanlar edindi.

Bu iki doğru ama erken kararın birincisinin zararını Amerikalılar değil, arkalarında bıraktıkları istikrarsız rejimler ve o rejimlerin postalları altında ezilen halklar görecek. Buna karşılık Clinton’un erken olduğu için fazlasıyla tepki çeken kararının faturası önce Clinton’un kendisine, sonra da Amerikan halkına kesilecek.

Hillary Clinton, halihazırda siyaseti bırakacağını ilan ettiğine göre ikinci Obama döneminde Amerikan dış politikasının dümenine farklı bir ismin oturacağı kesin. Clinton, Amerikan dış politikasının ağırlık merkezini Asya-Pasifik’e kaydırarak yükselen Çin’in askerî açıdan çevrelenmesini başlatmıştı. Ancak Çin’in tepkisi, Clinton’un beklediğinden ağır oldu. Eylül ayında Çin-Amerikan ilişkilerinde toparlanma sağlamak ümidiyle yaptığı ziyareti Çinli siyasetçiler “veda ziyareti” olarak kabul ettiklerini, zira Çin’i bu kadar rahatsız ettikten sonra Clinton’un görevinde kalmasına ihtimal vermediklerini söylediler.

Şimdi Amerikalı analistler, müstakbel dışişleri bakanı olarak beş ismin üzerinde duruyorlar: Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Senatör John Kerry, BM Daimi Temsilcisi Susan Rice, Milli Güvenlik Danışmanı Thomas Donilon, Milli Güvenlik Konseyi üyesi Samantha Power ve Kongre üyesi Keith Ellison. John Kerry’nin dışişleri bakanlığını Obama’nın birinci döneminde de istediği herkesin malumu. Thomas Donilon’un, Clinton’un koltuğuna oturmak için en yakın rakibi olan Susan Rice’a Dünya Bankası başkanlığını teklif ettiği bile söyleniyor. Samantha Power, Obama’yı Libya’ya müdahale etmeye ikna eden isim olarak biliniyor ve son dönemde isminin yıpranmaması için ortalıkta görülmediği, Amerika’nın Suriye’ye müdahale etme hususunda kararsız kalmasında da Power’ın bu gaybubet stratejisinin etkili olduğu söylentileri var. Keith Ellison, Kongre’ye seçilmiş ilk Müslüman ve Minnesota eyaletinden seçilmiş ilk siyahi milletvekili.

Bu beş adayın da ortak yönü Amerika’nın dış politika önceliği olarak Asya-Pasifik’ten ziyade Ortadoğu’yu görmeleri. İsrail-Filistin çatışmasında konumları farklı olsa da bu adayların tamamı Amerika’nın öncelikli dış politika misyonunun Ortadoğu’nun yeniden şekillenişini yönlendirmek olduğuna inanıyor. Kerry, açıktan İsrail yandaşı. Power ve Ellison açıktan Filistin yandaşı olarak biliniyorlar. Donilon, İsrail’in İran’a saldırmaması konusunda yaptığı uyarılarıyla tanınıyor; Rice ise bazen şahin, bazen güvercin çıkışlarıyla.

Sonuç şu: Bu beş isimden hangisi Hillary Clinton’un yerine geçerse geçsin, Ortadoğu’yla daha fazla ilgilenen, Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzelmesi için daha fazla gayret gösteren, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda daha aktif, Suriye konusunda daha kararlı ve müdahaleci ve nihayet İran konusunda hızla sonuç almak isteyen bir Amerika göreceğiz. Türkiye’nin, bu yeni Amerika’ya kendisini hazırlaması gerekiyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.