THE ATLANTIC -“Protestolar, Türkiye’yi içerde ve dışarıda nasıl etkileyecek?”

THE ATLANTIC -“Protestolar, Türkiye’yi içerde ve dışarıda nasıl etkileyecek?”

Modern Müslüman bir ulus olduğu için beğenilen ülke şimdi kaos içinde.

Pazar günü İstanbul’da alevler içindeki polis merkezleri, yanık otobüs ve araba parçalarının arasında yürürken nefesinizi tutup kendinize soruyorsunuz: “Gerçekten Türkiye’de miyim?”

İnsanlar şehirlerini tanıyamadıklarını belirtirken, bazıları hükümet ve polisin insan haklarına kastettiğini ve baskı yaptığını belirtiyor. Diğerleri ise, bu durumu “Türk baharı” diye nitelendiriyor.

İki yıl önce Arap devrimleri patlak verdiğinde, Tunus ve Mısır’da pek çoğu Türkiye’yi istikrarlı demokrasisi ve gelişen ekonomisiyle kendilerine bir ilham kaynağı veya model olarak örnek gösteriyorlardı. Türkiye, bir çok kimseye göre modern Müslüman bir ulus modeli olarak nitelendiriliyordu.

Fakat, göstericilere gözyaşı bombası atan polis görüntüleri bu imajı bozdu. Bu görüntüler, Türkiye’dekileri kışkırtırken, ülkenin gidişatı ile ilgili pek çok soruyu akıllara getirdi.

Geçen hafta başlayan bu gösteriler önce dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleştirilen İşgal (Occupy- Sivil İtaatsizlik Protestoları) hareketlerine benzetildi. Protestocuların amacı, hükümetin bir şehir meydanını alışveriş merkezine çevirmesine ve bunun yakınına bir cami yapılmasını içeren planına karşı tepki göstermekti.

Fakat cuma günü şiddet patlak verince, çeşitli yaş guruplarından ve siyasi görüşten İstanbul’lular öfkelerini sokaklara taşıdılar.

Pazar günü bütün Türkiye Taksim’deydi: Yaşlısı genci, laiki, dindarı, futbol fanatikleri, körler, anarşistler, milliyetçiler, Kürtler, eşcinseller ve öğrenciler.

Dans edip şarkılar söylediler ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun Adalet ve Kalkınma Partisi’ne “Sizinle mücadele edeceğiz” mesajı gönderdiler.

Polisin sıradışı şiddet kullanımı olmasaydı bu gösteriler küçük çaplı kalabilirdi. Doğrulanmamış raporlara göre iki kişi öldü ve bin kişi yaralandı. Cuma ve cumartesi günleri gösteriler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki partisi AKP’yi dışlayan geniş çaplı bir protesto hareketine dönüştü.

Bu durumun pek çok sebebi var. Alkol satışı ve tüketimini kısıtlayan bir kanunun meclisten geçmesi ve yetkililerin kamuya açık yerlerde sergilenen “uygunsuz” hareketlere karşı bir bildiri yayınlaması, bu olaylar öncesinde bir takım tartışmalara sebep olmuştu.

Bazı protestocular ülkenin gizliden İslamlaştırıldığından şikayet ederken, diğerleri Türkiye’nin bu büyük şehrinin ıslah edilişini veya değiştirilmesini eleştirdiler. Başkaları ise, Başbakan’ın “anti-demokratik” uygulamalarından yakındılar ve onun Rusya Başkanı Vilademir Putin’e benzediğini belirttiler.

Gerçekte ise, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun destekçileri iktidara geldiklerinden bu yana geçen on yılda İslam, kapitalizm, ve otoriteryanizmin birbirine girdiği bir tavır sergiledi.

Diğer taraftan ise, Erdoğan inkarcı bir tutum sergiliyor, ve muhalefet partilerinin siyasi kazanç sağlamak amacıyla bu protestoları kullandığını belirtiyor. Erdoğan televizyonda yaptığı bir konuşmada “onlar 100,000 kişi topluyorsa ben bir milyon kişi toplarım.” diye konuştu. Bu olaylardan siyasi olarak etkilenmeden çıkacağını beklemek zor. Partideki önemli kişiler bile partinin genel bakış açısına karşı çıkarak protestocuların isteklerini dinleyeceklerini belirttiler.

Bu durum dışarıda da etkisini gösterecek. Zaten, Türkiye’nin insan hakları konusunda sicili pek olumlu değil: Türkiye’deki hapsedilmiş gazeteci sayısı İran’dan bile daha fazla.

Bu huzursuzluk, Erdoğan’ın çok değer verdiği 2020 yaz olimpiyatları için İstanbul’un ev sahibi olma ihtimalini de tehlikeye sokacak. Olimpiyatlar için karar eylül ayında verilecek.

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkan muhaliflere de koz verecek ki aslında ülke görüşmeler için bir diğer aşamaya bu ay başlayacak.

Yakın zamanda, Türkiye Araplar’dan ciddi yatırım alırken, bu yüklü para akışı finansal balon oluşturdu ve yüksek enflasyonu körükledi. Bazı analizcilere göre Körfez şeyhlerinin herhangi bir huzursuzluk başgösterirse varlıklarına el koyulmasından korktukları için batılı ülkelere yatırım yapmaktan kaçındığını belirtiyorlar. Türkiye’de bir istikrarsılık ortaya çıktığı kuruntusu yayılırsa ülkenin ekonomisi ciddi bir şekilde etkilenir. Dolayısıyla, bu istekli yatırımcılar Erdoğan’ın göstericilere göz açtırmamasını önemsemeyeceklerdir.

Daha da önemlisi, Suriye’deki rejimin en sesli tenkitçisi ve bu ülkedeki anlaşmazlık arayan Batı’nın en güvenilir müttefiki olma konusunda inandırıcılığını yitirebilir. En büyük problem gene yurt içinde ortaya çıkacak.

Onbinlerce insan pazar günü pek çok şehirde proteso yaptı ve polis göstericilere gözyaşı bombası atmaya devam etti. Bazı gönüllüler pazar günü Taksim Meydanı’ndaki çöp ve atıkları toplarken barikatlara dokunmadı. Çoğuna göre, şu anki durağanlık fırtına öncesi sakinliği andırıyor.

Türk Baharı nitelemesinin yaygınlaştığını belirtmek her ne kadar abartılı bir ifade olsa da hükümet öfkeli kalabalıkların sesine kulak vermeli. Şimdi onun iktidarına ve vizyonuna gösterilen direniş Atatürk laikliği konusuna dönüşürse, cin bir daha şişesine geri girmez.

Bu hafta sonu, İstanbul’lu bir gösterici “Yenilsek de haklının yanında duracağız.” dedi.

Haberin Orjinali:

http://www.theatlantic.com/international/archive/2013/06/how-the-protests-will-impact-turkey-at-home-and-abroad/276456/#disqus_thread

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.