IŞİD safında kaç Türk var?

IŞİD safında kaç Türk var?

Suriye’nin ardından Irak’ta varlığını kabul ettiren IŞİD Örgütü Türkiye için de tehdide dönüşüyor. Sınırın karşı tarafı artık El-Kaide’den soruluyor. Ama asıl krizin IŞİD’in beyinlerini yıkayıp savaş makinesine dönüştürdüğü ‘Selefî Türkler’in dönüşüyle yaşanacağı öngörülüyor.

Sınırı geçtiğinde 14 yaşındaydı. Yaralanmasa geri dönemeyecekti belki! Çatışmaya hazırlıksız yakalanmıştı. Yanı başında patlayan bombayla gözleri kararmıştı. 22 Haziran’da Akçakale sınırına getirildiğinde baygındı. Sağ ayağı şarapnel parçalarıyla delik deşik olmuştu. Bir hayli de kan kaybetmişti. Onu askere ‘Mehmet El Ahmed’ diye teslim edenler bildik senaryoyu dillendirdi: “Esed güçlerinin attığı bombayla vuruldu.” Türk olduğu, tedavi gördüğü Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ortaya çıktı.

14 yaşındaki T.Ö.Y. Ankara’da oturan babasını arayıp yardım istemiş. Soluğu Şanlıurfa’da alan emekli baba Y.Y. oğlunun 45 gündür kayıp olduğunu anlattı polise. O da oğlunun Suriye’ye gittiğinden habersizdi. T.Ö.Y’nin Suriye kâbusu ilk ifadesine şöyle yansıdı: “Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) internet üzerinden tanıdım. Mayısta sosyal medya hesaplarından iletişim kurduğum biri Azeri dört kişiyle birlikte karayoluyla önce Gaziantep’e, ardından Kilis’e gittim. Sınırdaki Elbeyli ilçesinden kaçakçılara yirmişer lira vererek gizlice sınırı geçtik. Rakka kentine giderek IŞİD saflarına katıldık. Rakka’da 1,5 ay boyunca dersler aldık. Bahçede bulunduğum sırada bir anda çatışma çıktı ve patlama olunca ben de bacağımdan yaralandım. Suriye’ye birlikte gittiğimiz kişiler birkaç gün kaldıktan sonra pişman olup döndüler. Ben dönmediğim için çok pişmanım.”

T’nin Türkiye’ye dönüşü Suriye cephesindeki Selefî Türkleri yeniden gündeme taşıdı. T’nin Ankara’da yaşadığı Hacı Bayram Mahallesi’nde Suriye’ye savaşmaya giden bir kısmı çocuk 30’dan fazla isim tespit edildi. Mahallenin 25 yıllık muhtarı Arif Akbaş da Suriye’ye gidenleri doğruladı: “Son 7-8 aydır mahallemizden cihat diye Suriye’ye gidenler oluyor. Net rakamı bilmiyoruz, duyumlardan öğreniyoruz. Şu an 30’un üstünde kişi Suriye’de. Bunlar arasında çocuklar da var. Gidenlerin ardından yakınları, ‘Zalim Esed’e karşı savaşmaya gittiler’ diyor. Devletten bu konuda gelip bize soru soran da olmadı!”

Devlet üzerine pek eğilmese de T’nin hikâyesi sınır ötesinde yankı buldu. Uzun zamandır Suriyeli radikallerin Türkiye’den destek aldığını, hatırı sayılır oranda Türk’ün El Kaideci grupların safında savaştığını yazan Batı medyası, vakayı haklılıklarını gösterircesine kullandı. Batı medyası son birkaç yıldır Ankara’yı, öfke duyduğu Esed rejiminin yıkılması için El Kaideci radikalleri görmezden gelmekle, yer yer de El Kaidecilere maddi-manevi destek sağlamakla itham etti. El Kaidecilerin Türkiye üzerinden silah satın aldığını öne sürdüler. Artan iddialar üzerine Ankara, El Nusra ve IŞİD’i terör örgütleri listesine aldı. Buna rağmen sınırlardaki ‘şüpheli’ vakalar azalmadı!
IŞİD SAFINDAN KAÇ TÜRK VAR?
Irak ve Suriye’de ele geçirdiği alan üzerinde ‘hilafet’ini ilan eden IŞİD safında binlerce yabancı savaşçının bulunduğu sır değil artık. Örgüt sosyal medya üzerinden farklı dillerde yürüttüğü propagandalarda yabancı savaşçılarını öne çıkarıyor. El Kaide’den farklı olarak IŞİD, üyelerinin Müslüman olmasını şart koşmuyor. Diğer din mensuplarını da saflarına dâhil ediyor. Zira IŞİD’in savaştığı cepheler artıyor. Daha fazla savaşçıya ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle geçmişe nazaran daha kolay bir katılım süreci uyguluyor.

IŞİD’in dışa açılan yüzlerinden biri Hollanda doğumlu Yılmaz. Türkiye’den Hollanda’ya göç eden Adanalı bir aileden gelen Yılmaz üç dil biliyor. Hollanda (NATO) ve Türk ordusunda görev yaptığını söylüyor. Cephede sosyal medyanın tüm imkânlarını kullanıp yerli-yabancı basına röportajlar veriyor.

Peki, Yılmaz T. gibi başka kaç Türk savaşçı var IŞİD saflarında? Ankara’ya ulaşan istihbarat raporları, örgütün geçen 2 yılda Türkiye’den sosyal medya ve basılı broşürler üzerinden hatırı sayılır oranda savaşçı devşirdiğini, özellikle sınır illerinde hücre evleri açtığını kaydediyor. Yine bu raporlara göre, geçen 2 yıl zarfında 600-700 civarında Türk savaşçının IŞİD’e katıldığı tespit edildi. Ancak kaynaklar bu sayının daha da artmış olabileceğini şerh düşüyor. Zira ilk rakam ailelerden gelen ‘kayıp başvuruları’ temel alınarak oluşturulmuş.

IŞİD safında en az 400 Türk’ün bulunduğunu iddia eden başka kaynaklar da var. New York merkezli stratejik araştırma merkezi Soufan Group’un bu ay yayımladığı ‘Suriye’deki Yabancı Savaşçılar’ başlıklı raporda, yaklaşık 400 Türk savaşçının IŞİD komutasında savaştığı kaydediliyor. Rapor, Suriye’de iç savaşın patladığı 2011’den bu yana sadece Fransa’dan 700 eylemcinin ülkeye girdiği, 81 farklı ülkeden gidenlerin toplam sayısının 12 bini aştığını vurguluyor. Hatta bazılarının örgütün yönetiminde olduğu aktarılıyor. Avrupa’dan gidenlerin ağırlığını ikinci nesil göçmenlerin oluşturduğu ifade ediliyor. Çalışma, Suriye’ye savaşmaya gidenlerin sayısının 10 yıllık Rus işgali sırasında Afganistan’a giden savaşçılardan fazla olduğuna işaret ediyor.

Ortadoğu’ya dair saha çalışmalarıyla öne çıkan Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Üyesi ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu Merkezi Başkanı Doç. Dr. Serhat Erkmen, açık kaynaklardan topladığı veriler ışığında en az 80 Türk savaşçının Suriye’nin çeşitli yerlerinde öldüğünü kayda geçiriyor. Bu sayıdan hareketle Türkiye’den Suriye’ye yüzlerce savaşçının geçtiğini teyit ediyor: “Bunların bir-iki istisnası dışında çoğu El Nusra ve IŞİD saflarında çatışırken ölmüş. Bu durumda giden kişi sayısının 600’den az olmadığı söylenebilir.”  IŞİD militanları sadece cephede savaşmıyor. Cephe gerisinde kaçakçılık, insan ticareti ve alıkoyma gibi çeşitli suçlara bulaşıyor. Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı (INTERPOL) son bir yılda 3 binden fazla IŞİD üyesi için yakalama kararı çıkardı. INTERPOL’ün bu çerçevede Türkiye’den de bilgi, işbirliği talep ettiği öğrenildi.

IŞİD açısından Türkiye sadece savaşçı devşirme alanı değil. Hatırı sayılır meblağda para desteği topladığı ülkelerden biri. Örgüt Türkiye’de faaliyet gösteren paravan sivil toplum kuruluşu ve vakıflar üzerinden para topluyor. İstanbul, Ankara ve Güneydoğu illerinde IŞİD için stantlar açılıp yardım kampanyaları düzenleniyor. Özellikle eğitimsiz, muhafazakâr kitlelerin dinî duyguları ‘cihat’ söylemleriyle istismar ediliyor. Örgütün Avrupa’da da geniş bir eleman ve yardım temin ağı bulunuyor.

 
TÜRKİYE DİNDEN ÇIKMIŞ!
Sınır boyunda görev yapan bir güvenlik yetkilisi, El Nusra gibi Selefî IŞİD’in de Türkiye içinde çok rahat hareket ettiğini söylüyor. İsminin gizli kalması kaydıyla konuşan yetkili: “Örgüt gençlerimizi hedef alıyor. Özellikle doğuda kısmen eğitimsiz gençleri 500 ila 1000 dolar gibi maaşlar vadederek kandırıyor. Sınırların etkin korunamaması, Türkiye’deki bir kısım Kürtlerin bölgedeki ayrışmayı lehine görmeleri örgütün işini kolaylaştırıyor. Hâlihazırda 10’dan fazla Kürt genci IŞİD safında savaşırken öldü. Örgüt bu insanların cenazelerini bile eleman devşirmek için kullandı!”

Uzun yıllar sınır bölgesinde görev yapan yetkili, Irak-Suriye ekseninde güçlenen IŞİD gibi El Kaideci grupların yakın gelecekte Türkiye’ye saldırabileceğini düşünüyor. Geçen 10 yıl Türk El Kaide’sinin ülkede 5’ten fazla kanlı saldırıya imza attığını hatırlatıp yeni örgütün de Türkiye’yi dost görmediğini söylüyor: “IŞİD sitesinde Türkiye’yi de içine alan bir harita yayımladı. Örgüt sık sık ilerleyişin Irak ve Suriye ile sınırlı kalmayacağını ilan ediyor. Yakalanıp sorgulanan militanlar IŞİD’in yeri geldiğinde Türkiye’yi hedef alabileceğini söylüyor. Çünkü Türkleri ‘dinden çıkmış Müslümanlar’ olarak görüyorlar.”

2004-2007 arasında ISAF Afganistan Psikolojik Harekât Komutanlığı’nda görev yapan eski Binbaşı Esedullah Oğuz, Türkiye açısından asıl krizin Suriye’de savaşan Türklerin eve dönmesinin ardından çıkacağını düşünüyor. Suriye’deki asimetrik savaşta uzman Selefîlerce yetiştirilip beyni yıkanan bu insanların kendi evlerinde de olsa rahat durmayacaklarını öngörüyor: “Afgan cihadının ardından ülkelerine dönen savaşçılar tehdit unsuru oldu. Mesela 1990’larda Cezayir’deki iç savaşta yer alanların çoğu Afgan cihadına katılan Araplardı. Aynı şekilde 1992-1997 arasında Tacikistan’da yaşanan iç savaşta da Afganistan’da yetiştirilen Selefî Tacikler başroldeydi. Bugün Suriye-Irak’ta varlık gösteren radikal örgütlerde savaşan Türkler gün gelip evlerine döndüğünde de aynı sorun yaşanacak. Suriye iç savaşında pişen, asimetrik savaş deneyimi kazanan ve beyinleri yıkanan bu Türkler evlerinde de rahat durmayacaklar.”

Oğuz, El Kaide gibi türevi El Nusra ile IŞİD’in de eylemcilere dönük etkili beyin yıkama seansları uyguladığını anlatıyor: “El Kaide ve benzer Selefî gruplar beyin yıkama yöntemini etkili şekilde kullanıyor. Bunun en büyük kanıtı Afganistan’da giderek artan, yaygınlaşan intihar saldırıları. El Kaide gelmeden önce, Afgan cihadı sırasında Afganistan’da tek bir intihar saldırısı bile yaşanmamıştı. El Kaide’nin varlık göstermesiyle birlikte Afganlar da intihar saldırılarıyla tanıştı. Yoğun beyin yıkama süreci olmasa bu insanlar kendilerini kolayca patlatamaz. ”

Doç. Dr. Serhat Erkmen de Türk Selefîlerin Suriye’deki savaşın son bulmasından sonra evlerine döneceklerini düşünüyor. Ancak bu sessiz bekleyişin yeni bir mücadeleyle son bulacağını vurguluyor: “Türkiye’ye Suriye’den iki türlü savaşçı dönecek. Birinci kategoriyi zor şartlara uyum sağlayamayıp geri dönenler oluşturacak. İkincisini de bir savaş hâli bittiği için bir sonraki mücadeleye kadar sessizliğe bürünenler oluşturacak. Türkiye açısından her ikisi de farklı ölçülerde tehdit. Bu insanların Türkiye’de ‘hilafet’ için savaşabilecek güçleri olmayabilir belki. Ama bu durum Türk Selefîlerin Türkiye’ye karşı kullanılabilir, güçlü koz olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Türkiye, El Kaidecilerin üstüne giderken artık iki kez düşünmek zorunda. Dışarıda El Kaide’ye yapabileceği her şeyin içeride de bir bedeli olur.”

Daha da vahimi, yeni dönemde Türk Selefîlerin sayısının artacağını söylüyor Erkmen. Radikallerin Suriye ve Irak cephelerinde elde ettiği ‘başarının’ Türk Selefîlerini/El Kaidecilerini yüreklendirdiğine işaret ediyor: “Türk Selefîleri zaten vardı ama sayıları azdı. Hatırlarsak 2003’teki İstanbul bombalamalarını düzenleyenler El Kaideci Türklerdi. Sonrasında da El Kaide faaliyetleri olmuştu. Fakat sayıları azdı. Şimdi El Kaide’nin asıl faaliyet alanı Irak ve Suriye gibi yerler. Buralar daha yakın, ayrıca gitmesi kolay. Geçmişte onlarla ifade edilen Türk Kaidecilerinin sayısı bugün yüzlerle ifade ediliyor. O yüzden artık Türk Selefîleri var ve sayıları daha da artacak.”

Suriye-Irak cephesinde savaşan radikal Türklerin yaklaşık yarısını Afganistan, Bosna veya Çeçenistan savaşlarına katılmış kişiler oluşturuyor. Yeni katılan, genç  ve Afgan savaşını görmeyen, El Kaide kamplarında yetişmeyen grubun ana motivasyonu normal yaşantısında yüzleştiği hayal kırıklığına, itilmişliğe veya yoksulluğa son vermek. Radikal gruplara Avrupa’dan katılan Türklerde de Avrupa’da maruz kaldıkları İslamifobiyanın, ayrımcılığın hıncını alma arzusu var.

Son tahlilde, İslam dünyasında uzun zamandır yaşanan hayal kırıklığı, umutsuzluk Müslüman gençleri yeni arayışlara itiyor. Batı dünyasında giderek artan Müslüman karşıtlığı bu arayışta olan gençlere öfke, hınç yüklüyor. 1980’lerde ABD bu öfkeli, kızgın genç Müslümanları Afganistan’da Sovyetlere karşı ustaca kullandı. Irak-Suriye cephesinde yaşanan kör döğüşünün sonuçlarına bakıldığında birileri öfkeli Müslüman savaşçıları kullanmayı sürdürüyor!

IŞİD NEDEN ‘İD’ OLDU?

ABD işgaline karşı durmak üzere 2004’te Irak’ta kurulan ‘Irak El Kaidesi’ aradan geçen 10 yılda farklı isimler altında üç kez kendini yeniledi. Ebu Musab Zerkavi’nin “Irak El Kaidesi Tevhid ve Cihad Cemaati” adını verdiği ilk yapı 2006’da diğer Iraklı Sünni direnişçilerle birleşerek ‘Mücahitler Şûrası Konseyi’ne dönüştü. Zerkavi 2006’da öldürülünce yerine geçen Mısır kökenli Ebu Hamza el-Muhacir ile Ebu Ömer el-Bağdadi örgütün yönünü yeniden El Kaide’ye çevirip adını ‘Irak İslam Devleti’ olarak değiştirdi. 2010’da Muhacir ile Bağdadi öldürülünce yapı derine çekilip uyuma moduna girdi. Aynı yıl liderliğe gelen Ebubekir el-Bağdadi Suriye iç savaşıyla birlikte yeniden sahaya inip yapıyı güçlendirdi. Nisan 2013’te El Nusra Cephesi ile birleşen grubun adı Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) oldu. 2014’te El Nusra’dan kopan grup Suriye’nin ardından Irak’ta da alan kazanmaya başlayınca ‘hilafet’ini kurdu. Ebu Bekir El Bağdadi de halife ilan edildi. Hedeflerinin Suriye ve Irak’la sınırlı olmadığını göstermek amacıyla adını ‘İslam Devleti’ne (İD) dönüştürdü.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.