Sansürün fayda etmeyeceği gün gelince

En çok da sonra ne olacak diyorum. Sisler, o kesif duman kalktıktan sonra ortaya çıkan insan hikayeleri ‘gönlüme takılıyor’.

Bir kıymık gibi yüreğime batıyor günlük meşgalelerden bir mola aldığım heran! Yüzlerce insanın hayatını paramparça eden İstanbul’daki havalimanı saldırısını, o şeytani planın zalimi ya da mazlumu olanları unutacak mıyız bir süre sonra? Bir iki ay sonra hafızamızın tozlu raflarında mı arşivleyeceğiz olanı biteni? Birkaç sene sonra takvim yapraklarında ‘tarihte bugün’ köşesinde mi görüp hatırlayacağız? Şimdilik bilmiyorum, ama o günü ömrü boyunca hiç unutamayacak insanlar var.

Bombalara alışmamaya and içtiğimiz o günden beri ki, belki aynı güne denk gelmemiştir hiçbirimizin and içişi, sadece istatistiki bir rakam olmaktan çıktı hayatını kaybedenler. Ankara’daki metro durağı patlamasında otobüs beklerken kırmızı çizgili hırkasıyla bir gül goncası gibi yere düşen o kızı unutamadım mesela.

Suya attığınız bir taş bile halka halka büyütür dalgaları! Bir kalleş bombayla yere düşen canların sevenlerini düşünün bir de! İçlerinde oluşan tsunamilerin hesabını kim verecek? O yüzden önemli değil toprağa düşenlerin sayısı. 44 olmuş, 37 olmuş, 95 olmuş. Onlarla birlikte yüreği parçalanan sevdikleri şimdi yaşıyor mu sanıyoruz?

Şeytanın avanelerini sevinçten zıp zıp zıplatıyor ya şu olanlar. Hani onların insan versiyonlarının yüreği acımıyor ya hiç! Hani vurdumduymazlar da var ya aramızda! Hani kimileri gülümseyerek selfie çekilirken, kanlar içinde belki meleklerin iltifat ettiği masumlar da ilahi bir kamerayla kayıt altına alınıyor ya! Ne çok insan hikayesi var değil mi okuyacak?

İşte dedim ya, kalkınca sis perdesi aradan, ortaya çıkacak insan hikayelerini merak ediyorum ben. Mesela havaalanında hayatını kaybeden 10 görevliyi düşünüyorum. En son geçen Ağustos ayında görmüştük belki birbirimizi. Memleketime veda ederken, onlarla da vedalaşmıştık belki de! Tıka basa doldurmayı başardığım valizleri tartarken babamla bana gülümseyen kız da var mıydı acaba gidenlerin arasında. Bizim ufaklıklarla şakalaşan genç delikanlı ya da!

Görüntüleri izliyoruz internetten, kameralara yansıyan telaşı, sonra alev topuna dönen ortalığı, kaçarken yere düşen insanları, onları kolundan çekip uzaklaştırmaya çalışanları. Yaşıyorlar mı şimdi? Ne yapıyorlar, neredeler? O saldırganı vurup yere düşüren polis memuru. Hani teröristin başında bir süre duran, sonra bombayı patlayacağını anladığında koşan polis. Ne hissetti, ne yaşadı acaba o birkaç saniyede.

İnsan hikayelerinden daha büyük hikaye yok bence. O gün orada olanları en iyi anlatacak başka kimse de! Milletin haber damarları kesildiğinden beri, olanı biteni anlamamız da zorlaştı. Bir kapalı kutuya dönüşen ülkemden haber almak için ecnebi dillerinden takip etmek gerekiyor medyayı. Dert değil, o dilleri de yaratan  Allah. Ama işte bilmiyorum ki kısırlaştırılan ülkem basınında gerçekler doğup da gün yüzü görür mü?

Büyük lafları büyükler etsin! Yaptıkları köprülerle teröristlere en büyük cevabı verdiklerini sansınlar! Aldırmasınlar, sabahlara kadar torba kanunları geçirsinler… Gönüllere köprü kuramadıktan sonra, dört ayak üstünde duran en muazzam köprüleri inşa etseler de nafile! Şimdi burada, ülkemden binlerce kilometre uzakta, belki de o insan hikayelerini hiç duyamayacağım bu dünyada, her şeyin ilahi kameralarla kaydedildiğini adım gibi biliyorum.

Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan bile hakkını alacağı gün gelecek. O gün gelinceye kadar, bazı gerçekler belki su yüzüne çıkamayacak. Sonra ne RTÜK’ün, ne siyasi baskıların sansürleyemeyeceği gerçekleri mahşer meydanında hep beraber seyredeceğiz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.