Nuh’un gemisinden beri tanışıyoruz oysa!

Çoktandır Hz. Adem ile Havva’nın evlatları olduğumuzu unutmuştuk!

Çoktandır atalarımızın Nuh’un gemisinde birlikte seyahat edip kurtuluşa erdiklerini unutmuştuk. O gemide sahil-i selamete çıkıp birlikte “aşure’ karan, aynı kazana kaşık sallayanların torunları olduğumuzu unutmuştuk. En azından şimdi birkaçımızın hafızasında geçmişin hatıraları silik de olsa canlanmaya başlıyor.

“Bi dakka yaa” diyor içimizden bir ses. Biz ahir zaman çocukları ki yıllardır sağcı, solcu, ocu, bucu diye oraya buraya savrulup birbirimizi yabancı bilmişiz. ‘Bi’dakka, biz bir yerlerden akrabaymışız, dostmuşuz meğerse’ diyen naif bir ses bizi dürtüyor. Ve bu sesi ne hayret vericidir ki, etrafın en çok velveleye verildiği, gürültüye boğulduğu şu zamanlarda duymaya başlıyoruz. Hem de gemiden aşina olduğumuz yüzlerin zulmüyle, bir kısmımız safları sıkılaştırma niyetine giriyoruz.

Daha dün birbirini ötekileştiren bizler, birbirimizi tanımaya, anlamaya çalışıyoruz. Çünkü şimdi bindiğimiz vatan gemisi, birtakım düşüncesizlerin elinde batma tehlikesinde. Gemiyi kurtarma gayreti bizi biraraya getiriyor. Bir bakıyorsunuz bambaşka dünyaların insanları dediğimiz gazeteciler, birbirlerini ziyaret ediyor, zulme uğrayana destek veriyor. Umulmadık insanlar el sıkışıyor. Karartılan ekranlara inat yıllarca sağcısın, solcusun diye diye ayrıştırılmış insanlar durup düşünüyor. “Sonuçta insanız, hiç mi ortak yanımız yok” diyerek birbirine göz kırpmaya, gönül açmaya başlıyor.

Bizi yaratan, ‘Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sulâlelere ayırdık’ diyorsa, demek ki birbirimizi tanımak için, iletişime geçmek için gayret göstermek boynumuzun borcu.

Zor günler her zaman şer günler demek olmayabilir. “Olur ki hoşunuza gitmeyen birşey sizin için hayırlıdır… Allah bilir de siz bilemezsiniz’ diyen inancımız gereği, zor günlerin hayırlar doğuracağına inanmamız naiflik olmasa gerek. Kimbilir ne baharlar saklanmıştır kışın ardında, ve en güzel baharlar en şiddetli kışların ardından gelir.

Neler olur bu zemherinin ardından bilemem ama bizim kazancımız galiba yeni dostluklar, birbirini her türlü farklılığa rağmen anlamaya çalışan kafalar olacak. Nihayet önyargıları bir kenara koyup saygı çerçevesinde birbirimizi dinleyeceğimiz ümidi yeşeriyor ülkemizde.

Hakikati görmüşken geri dönenlere inat, kulaklarımızı birbirimize tıkamadan yüzlerimizi birbirimize döneceğiz. Zararından neresinden dönerse dönsün, her gelene kucak açacağız. Gün be gün yevmu-l beter diyenlere inat, güzel günlerin geleceğine de inanıyorum.

Sözleri, satırlarıyla bize ışık tutan kıymetli bir büyüğümüzün dediği gibi “Gün be gün yevmu’l beter değil; bazı dönemlerde çukurlardan zirvelere yürünmesi de söz konusu olabiliyor.. ve inişleri çıkışlar takip edebiliyor.”

Bugünlerde vatan deyince yüreğimiz sızlıyor. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsak yaşayalım, vatan bizim ana kucağımız… Dönüp dolaşıp sığınacağımız o kucak bunca eziyete rağmen dualarla ve her ne görüşte olursa olsun sinesinde vicdan barındıran insanlar sayesinde ayakta kalacak.

Kimsenin vatanından vazgeçmeye niyeti yok. İnanıyorum ki bu zor günler farklılıklarımıza rağmen birbirimizi tanımamıza, saygı duymamıza ve aramızda muhabbet köprüleri kurmamıza vesile olacak. Birbirimize attığımız her adım, sırça saraylarında yaşayanların gönlüne bir mızrak gibi saplanacak.

Milleti bölmeye çalışanlar hop oturup, hop kalkadursun, insanımız kolay yutulur lokma olmadığını ispat edecek. Şimdi hepimiz bir acı ilaç yudumluyoruz, yudumluyoruz ki içimizi onlarca yıldır kemiren hastalıklarımızdan temizlenelim.

Her kışın bir baharı var madem, bekleyip görelim. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız, gemideki delik kimin tarafında olursa olsun, batarsa hep beraber batacağız.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.