Cemil Şahin - Steve Jobs’tan iki ders

Suriyeli bir mültecinin oğlu olarak dünyaya geldi; kökeni Malatya’ya dayanan üvey ailesinde evlatlık olarak Amerika’da yaşadı… 740 milyar dolar serveti olan dünyanın en değerli şirketinin sahibi olarak vefat etti…

Evet, Steve Jobs’tan bahsediyorum. Çoğumuz tarafından dinlenmiş olan, Stanford Üniversitesi 2005 mezunlarına hitaben yaptığı ve hayatını özetlediği bir konuşması var. Orada belli başlı konulara değinir. İbret verici bir yaşam öyküsüdür…

İlk kısım geçmişte ki noktaları birleştirmekle ilgilidir.

Henüz hayatta ne yapacağına karar verememiş bu genç, üniversiteye başlayalı daha 6 ay olmuşken ailesinin geçim zorluğu sebebi ile “o zaman çok korkunç gelmişti ama sonra hayatımda aldığım en iyi kararlarımdan biri” dediği kararı alır ve üniversitede zorunlu derslerini bırakır. Hiç de alışık olmadığı şartlarda yaşamaya başlar; arkadaşlarının odalarında yerde yatar; içecek şişelerini satarak harçlık kazanır; bedava yemek için saatlerce yürümek zorunda kalır… Fakat şikâyet etmez ve şartların olumsuzluğa aldırmaz.

Sadece ilgisini çeken dersleri almaya başlar.

Bunlardan biri de güzel yazı karakterleri ve harf kombinasyonları yani kaligrafi dersidir. O zamanlar  hiçbir işine yaramayan bu derste öğrendiklerini on yıl sonra ilk Macintosh’u yaptığında kullanır. Mac güzel bir yazı formatına sahip ilk bilgisayar olur ve kullanıcılarında harika bir etki bırakır.

Jobs bunu enfes bir şekilde yorumlar: “üniversitedeyken noktaları ileriye bakarak birleştirmek imkânsızdı. Fakat on sene sonra geriye dönüp baktığımda her şey çok ama çok berraktı. Noktaların gelecekte bir şekilde birleşeceğine inanmanız gerekiyor. Bir şeye güvenmelisiniz – Allah’a, cesaretinize, kaderinize, hayata, karmaya, herhangi bir şeye… Bu inanç beni hiç yolda bırakmadığı gibi hayatımı da bütünüyle değiştirdi.”

Aynı konuşmasında ikinci hikâyesi sevgi ve sevdiğini kaybetmesiyle ilgilidir.

Hayatının erken bir döneminde arkadaşı ile garajda kurdukları Apple adlı firma, 10 yıl sonra 4000 çalışanı olan 2 milyar dolarlık bir şirkete dönüşür ama ardından kendisinin işe aldırdığı CEO ve yönetim kurulu kararı ile kendi şirketinden kovulur.

Bu onun hayatında büyük bir yıkım olur. Bir süre bocalar. Daha sonrasını ise şöyle anlatıyor:

Fakat içimde bir şeyler uyanmaya başladı, yaptığım işi hala sevdiğimi fark ettim. Apple’da olanlar bunu en ufak bir şekilde değiştirmemişti. Dışlanmıştım ama hala âşıktım. Ve yeniden başlamaya karar verdim. O zaman farkına varmamıştım ama Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey olmuştu. Başarılı olmanın ağırlığı yeniden başlamanın hafifliğiyle yer değiştirmişti. Hiçbir şey hakkında eskisi kadar emin değildim. Hayatımın en yaratıcı dönemine girmek üzere özgürleşmiştim.”

Sonra NeXT ve Pixar adında iki şirket kurar ve eşi ile evlenir. Devamında tekrar Apple ile şirketleri birleşir ve Apple’ın başına geçer. Jobs “Apple’dan kovulmamış olsaydım bunların hiçbirinin olmayacağından son derece eminim. Tadı çok kötü bir ilaçtı ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı” der.

Bu hikâye hakkında konuşurken dostumun, “Bu süreçte Hizmet’in yaşadıklarına ne de çok benziyor“ demesi dikkatimi çekti. Hikmetini başta kestiremediği bir ayrıntının farkındalık getirmesi ve artık oldu dediği her şeyi bir anda kaybetmesi, ardından engellere takılmadan gayret göstererek başlayabilmesi vesilesiyle bitti denildiğinde tekrar daha güçlü hale gelmesi…

Hizmete gönül veren insanların, harika bir iş olduğuna inandıkları şeyi yapmaya devam ederken, başlarına gelen her na-seza hadiseden sonra, hizmete olan sevgilerinin daha da perçinlendiğine inanıyorum. Jobs’un, “Bulana kadar devam edin, yılmayın” dediği harika gerçeği, hizmete gönül verenlerin zaten bulmuş olduğunu; başlarına gelen onca hadiseden sonra bile hala yılmadan, yes’e düşmeden gayretlerine devam etmelerinden anlıyorum.

Hizmet deyip uğrunda uğraştıkları millet şuan vefasız duruyor olsa da, millet için deyip destekledikleri muktedirler ihanet etse de, bugün Hizmete gönül verenlere düşen, ihanetleri ve iftiraları kaderin bir cilvesi olarak görüp, asıl istikbalde beklemekte olan tecelliyi tevekkül ve aktif sabır içinde beklemektir.

Bediüzzaman Hazretleri “…kader, neticeleri ve meyveleri itibari ile hep şerden çirkinlikten uzaktır” der. Zulmün bin türlüsüne maruz kalanlar, malları yağmalananlar, vatanlarını terk etmek zorunda bırakılanlar ve tüm bunlar karşısında zor da olsa susmak zorunda kalma… Daha da artırabilirim.

Bütün bu cinnet psikolojisi bittiğinde, inanıyorum ki, yarının çok ama çok güzel inci-mercan müjdeleri Hizmet’e vefa ile gayrete devam edenlerin olacaktır. Yeter ki bütün bu engellere karşı tam bir tevekkül ile yürümeye devam edip gelecekteki güzel günlere liyakat kazanma derdini taşıyabilelim.

Keşki sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihan
Sözümüz cümle heman kıssa-i canan olsa”   şiirinde ki temenni kimde olmaz ki?

Olayların zahiri nedenleri üzerinde takılıp kalmayıp kadere iman etmeliyiz. O zaman isyan edip, yolda takılıp kalmak yerine sabretme kuvvetini kendimizde bulabiliriz. Eğer, “O razı olduktan ve kabul ettikten sonra…” diyorsanız; eğer,  “O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok” demekteyseniz; abes işten azade olan Allah (cc) böylesine zor günleri ilerideki iyi günler için yaptığını göreceksiniz.

Eğer bu şuur ile ye’se düşülmez, paniğe kapılmaz ve karalılıkla devam edilirse, hem dünya mamur hâle gelir hem de ahiret saadeti kazanılır inşallah. M. Akif’in dediği gibi;

Feryadı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.