Ruh (Kız) Kardeşleri

Beste Nigar

Beste Nigar


Eski Yazıları

Ruh (Kız) Kardeşleri

Bu yazıda Massachusetts eyaletindeki Barış Adacıkları Enstitüsü bayanları ile Central Reform Temple bayanları arasında kurulan samimi dostluğun hikayesini anlatmak istiyorum, yani Sisters in Spirit’in diger bir deyişle ruh (kız) kardeşlerinin hikayesini.

İki kurumun bayanları arasındaki “Sisters in Spirit”i meyve verecek ilk karsılaşma 2011 senesinin bir sonbahar günü gerçekleşti. Bu görüşme karşılıklı olarak kurumların misyonlarının ve felsefelerinin konuşulduğu, her iki taraftan da bayan erkek birçok gönüllünün bulunduğu sıcak bir buluşmaydı. O görüşme sonrası tüm beyler salonu terkederken bayanlar aradaki sinerjinin çoktan farkında olmanın etkisiyle, tanıştı, konuştu ve muhabbete devam etti. Sonunda konuşacak şeylerin daha fazla olduğunu anlayıp hemen sonrasında bir buluşma daha ayarladılar.

Evet, itiraf ediyorum otobüste vuku bulan beş dakikalık bir olayı insanların bakışları, otobüs şöförünün tepkisi, tahmini duyguları ve benim çıkarımlarım gibi detaylar ile yarım saat anlatabilen bir bayan olarak bu iki grubun neden o ilk buluşmadan beri düzenli buluşuyor olduğunu çok iyi anlayabiliyorum. Bu anlamda ruh kız kardeşlerinin diğer gruplardan farklı kendine has çok önemli bir özelliği olduğunu düşünüyorum. Böyle bir grubun kurulması için tek taraflı, bir kurumdan diğer kuruma giden bir teklif yoktu. Hatta kurumsal üst düzey bir bağdan ziyade iki kurumun mütevazi ve samimi gönüllülerinin karşılıklı yakınlaşmasından dolayı zuhur etmişti. Bu samimi grup o ilk toplantıdan sonra aylık mutad buluşmaya karar verdi. Karşılıklı diyaloğun birinci adımı muhatabı tanıma.

Bizler zaten birbirimizi tanımaya can atıyorduk. Dolayısıyla aylık görüşmelerde kaynaşmak hiç zor olmadı. Her buluşmanın bir konusu oluyordu ama çoğu zaman kendimizi o ayki gündemimizden çok farklı bir konuda keyifle sohbet ederken bulabiliyorduk. Dahası, toplantılarda her katılımcı minik bir ikram ile geliyordu ve bu sayede zaten sıcak ve samimi geçen bu görüşmeler tüm beş duyumuza hitap etmeyi de basarmış oldu.

Öyle ki bazen hangi buluşmayı kastettiğimizi yiyeceklere referans ile anlatabiliyorduk “Hani senin homentasch getirdiğin buluşma var ya” ya da “annenin haşhaşlı böreklerinden yediğimiz buluşmaydı” gibi. Bir bayan günü kıvamında geçen bu birlikteliklerde çocuktan aileye, memleket meselelerinden kariyer seçimine kadar birçok konuda paylaşımlarımız oldu. Ve her defasında birbirimizi bulduğumuz için Allah’a şükrederek döndük evimize.

Ne garip, bambaşka kültürlerde yetişmiş olmamıza rağmen, bambaşka bir ülkede birbirimiz için minik barış adacıkları oluveriyorduk. Bütün bu pozitif enerji sadece bu küçük grupla kalamazdı, bir yerden patlak vermesi gerekiyordu. Öyle de oldu.

Kız kardeşler 2012 senesinin Ramazan ayında daveti tüm bayanlara açık bir iftar programında bir araya geldi. Programın teması beraber yaşamak idi, ve beraber bir sofrada yemek paylaşarak bunu uygulamalı olarak gösterdiler.

Programa farklı kültür ve inançlardan kırkın üstünde bayan iştirak etti ve herkes oradan barışa ve birlikte yaşamaya dair ümitlerini güçlendirerek bir daha ki sene görüşmek üzere sözleşerek ayrıldı. İşte o seneden bu yana bir gelenek halini alan “Ruh Kız Kardeşleri ile İftar” programları böyle duru bir niyetin neticesi olarak ortaya çıktı.

Güzellikleri başkaları ile paylaşma hissiyatını ne güzel koymuş içimize yaradan. Gördüm, o öyle bir tohummuş ki yer, zaman tanımadan nesvu nema bulabiliyor.

Kız kardeşlerin birliktelikleri üzerine hep yeni şeyler bina ederek, her sene daha bir bereketleniyor. Beraber sadece konuşup tanışmanın ötesinde ortak dertleri olan “insanlar icin birseyler yapma” paydasında birçok gönüllü aktiviteye mutad olarak iştirak ediyorlar. Evsiz bayanlara yemek dağıtan aşevlerinde yemek servisinden, ihtiyaç sahiplerine yiyecek dağıtımı yapan kuruluşlarda paketlemeye yardımcı olmaya kadar, evsiz çocuklara oyuncak toplamaktan, ilkokul lise sınıflarında dinler arası diyaloğa dair konuşmaya kadar…

Grubun bu aktivitelere karınca kararınca iştirak etmeye çalışan bir üyesi olarak gördüm ki bu kardeşlik biz göçmen Türk bayanlar için büyük bir ilaç oldu. Topluma olan entegrasyonumuz için bir yol oldu. Bunun yanında başka kültürlere olan kucaklayıcı ufkumuzu daha bir perçinledi, empati duygumuzu artırdı. Yani “Başkaları için yaşamak” mottosuyla bu işlere sevki ilahi ile akıp gitmiş bizlere, hakim olan bambaşka ufuklar açtı ve kendi hayatımıza esenlik üfledi. Duamız odur ki bu ve buna benzer güzel birliktelikler hiç hız kesmeden, daha bir bereketle sürüp gitsin…

Bu yazıyı kaleme almaya başlamamdan burada yayınlanmasına kadar geçen surede iki acı hadise vuku buldu: IŞİD’in Paris saldırıları ve San Bernardino’da bir Müslüman çiftin Noel partisinde yaptığı katliam.

Geleceğe dair ümitleri yeşertmekti bu yazının muradı. Ama bütün bu olanlardan sonra aklıma kızkardeşlerimden birinin paylaştığı Sevilla’daki tolerans anıtı ve üzerinde yazanlar geldi. Sanki onca seneler öncesinden bize “Evet vakti saatinde burada tüm farklılıklarına rağmen barış içerisinde yaşamış bir topluluk bulundu. Şimdikilere hayal ve gerçek ötesi gelse de biz var idik ve gerçektik..” der gibi üzgün ve süzgün bize bakıyordu…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.