ALDANDINIZ…

Hocaefendi bir sohbetinde Mefisto ile Faust’un mücadelesinde insan için şöyle demişti: …ve insan aldandı… Alay-ı illiyyin ile esfeli safilin arasında mekik dokuyan insanoğlunun yolculuk macerası haset, kıskançlık, kibir ve enaniyetle birleşince hayvandan aşağı bir noktaya varması mukadder. Bu ise asıl aldanma, kaybetme ve iflas etme demektir.

Aldandınız… Zira hizmeti dünyalık peşinde koşturan bir organizasyon zannettiniz. Halbuki neredeyse elli senelik bu yolculuğun hiç bir döneminde dünya olmadı. Şimdilerde tarihin çok az gördüğü bir hınçla saldıran güruhta çok iyi bilir ki hizmet insanları dünyaya zerre kadar kıymet vermezler. Herkesin mal, makam, yat, kat dediği zamanlarda hizmet insanları yaşatma dedi, fedakarlık, cömertlik dedi ve inim inim inlediler.

Ve siz onların dünyalıklarını alarak onları cezalandırdığınızı düşünüyorsunuz ya, vallahi de billahi de onların umuruna bile gelmiyor. Mallarının gitmesini “sadaka”, makamlarının gitmesini “sorumluluktan kurtulma” biliyorlar. Üzülme bir tarafa, için için seviniyorlar bile. Ama siz anlamazsınız ki… Aldandınız, onların dünyalıklarını alırken ruhunuzu kaybettiniz ve farkında bile değilsiniz…

Aldandınız… Zira zarar verdiğinizi zannettiğiniz şeyin bir kişi veya grup olduğunu düşünüyorsunuz. Halbuki siz İslamın drahşan çehresine sallıyorsunuz baltanızı, ehl-i sünnet ve cemaatin ana damarına vuruyorsunuz o talihsiz bıçağınızı. Milli ve manevi değerlerimizi, bir medeniyet projesi olarak geleceğin bağrına salan, huday-ı nabi olarak zaman tarlasına eken ziraatçiler sizin yok etmek istedikleriniz. Kur’anın “emanet” dediği yükü omuzlarında taşıyanlara taş atıyorsunuz da akıl bile edemiyorsunuz.

Bu zulmünüzle onların canlarını acıttığınızı düşünüyorsunuz, onların feryatlarını, gözyaşlarını, acıyan canlarından  zannediyorsunuz ya, yine hata ediyorsunuz. Onların ızdırabı, yaptığınız tecavüzlerin İslamın ruhuna halel getireceği endişesi olduğunu görmüyorsunuz. Onların canlarını acıttığınızı düşünürken dünyanızla birlikte ahiretinizi de kaybettiniz.

Aldandınız… El koyduğunuz müesseseleri onların “ini” zannettiniz… Halbuki oralar kimine sefine-i Nuh idi, kimine ğari Hira. Yıkın!, yakın!, Yok edin! dedikleriniz aslında sizin vicdanlarınızdı. Hızla koşan kızılderili şefi kadar bile olamadınız. O bir ara durup geride bıraktığını zannettiği ruhunu aramıştı, siz onu da yapamadınız.

Aldandınız… Yok ettik, bitirdik dedikleriniz, “Allah’ın (cc) bitirmediğini kimse bitiremez”,  yada “toprağın bağrından Allah’ın (cc) bitirdiğini hiç kimse bitiremez” diyor. Ne dersiniz buna? Dünyanın dört bucağına atılan tohumlar Allah’ın (cc) izniyle ruşeyme durdu. Görüyor musunuz? Hayır, hayır göremez duyamazsınız. Rengi, tadı ve kokusu Muhammed’i (sav) olan o bahar çiçekleri her yerde hissediliyor. Farkında mısınız? Hayır siz his de edemezsiniz, zira vizdanınızı şeytana çaldırdınız. Zulümleriniz o bahar çiçeklerine gübre oluyor. Anlıyor musunuz?

Zulmün, yalanın, iftiranın kazananı olmuş mu?

Aldandınız…

Kaybettiniz…

Write a comment

2 Comments

  1. Helezürlü November 5, 15:25

    E valla gardaş fena olmamış

Only registered users can comment.