Dijital çağda yüksek okulların kopya ile başı dertte

Dijital çağda yüksek okulların kopya ile başı dertte

Teknolojinin gelişmesi ve bilgiye artık her an her yerde ulaşılması bazen hoş olmayan sonuçlara da yer açabiliyor.

Önceki gün LA Times’da yayınlanan bir makalede, yüksek okul ve üniversitelerde kopya, intihal (eser hırsızlığı), ve usulsüz işbirliği gibi akademik olarak etik sayılmayan yöntemlere olan eğilimin artışı ve öğrencileri buna iten sebepler irdelendi.

Makaleye göre, bizzat öğrenciler tarafından yazılan ve 1920’lerden beri yürürlükte olan etik kurallara sahip Standford Üniversitesi’nde bile bu tür olaylar olabiliyor.

Geçen güz döneminde, ismi verilmeyen bir giriş dersindeki öğrencilerin yüzde 20’sinin kopya veya benzeri faaliyetlere karıştığı iddiası, üniversitenin akademiden sorumlu dekanı John Etchemendy’nin öğretim görevlilerine yazdığı bir mektup vasıtasıyla kayda geçirildi. Mektupta öğretim üyelerine, teknolojiye erişimin alabildiğine kolay olduğu ve paylaşımların sıradanlaştığı günümüzde, öğrencilerin başkalarına ait eserleri izinsiz kullanmalarının etik olmadığının hatırlatılması gerektiği aktarıldı.

Stanford Üniversitesi’nde sınavlarda gözetmen bulunmuyor. Öğrencilerden kendi kendilerinin gözetmenleri olmaları, ve kurallara uygun olmayan bir davranış gördüklerinde de ilgili kişiyi ikaz etmeleri bekleniyor.

Harvard, Dartmouth, ve Amerikan Hava Harp Okulu gibi üst seviye okulların da Standford’dan geri kalır tarafları yok. Kopya ve intihal kültürü, ülke genelinde azımsanamayacak ölçüde yaygın. İlginç olan ise, üst seviye okullarda ve başarılı öğrenciler arasında diğerlerine nazaran daha yaygın oluşu.

Araştırmalara göre, ülke genelindeki lisans öğrencilerinin yüzde 68’i, yüksek lisans öğrencilerinin ise yüzde 43’ü test veya yazılı sınavlarda kopya çektiklerini itiraf ediyorlar.

Öğrenciler, iş dünyası liderlerinin, sporcuların, ve kendi arkadaşlarının kopya ve benzeri faaliyetlere yöneldiklerine ve çoğu kez bir cezaya da çarptırılmadıklarına şahit oldukça, bu tür faaliyetler artık toplum içinde bir zamanlar olduğu kadar utandırıcı bir ‘kara leke’ olarak görülmüyor. Elit eğitim kurumlarındaki rekabet nedeniyle özellikle başarı seviyesi yüksek öğrenciler, akademik olarak zorlanan öğrencilere nazaran daha çok kopyaya yöneliyorlar.

Kısıtlı şeyler için, büyük rekabetler olduğunun altını çizen araştırmacı Teddi Fishman, “Örneğin, 2-3 puanın bile çok şey farkettireceği bir okula ya da bir bölüme girebilmek için iyi öğrenciler bile bu tür yanlış yollara kayabiliyor” diyor.

Öğrenmeden ziyade notlara önem verildiği sürece bu konuda çok ciddi bir gelişme kaydedilemeyeceğini belirten Fishman’a göre, internete ve akıllı telefonlara erişimin son derece kolay olduğu günümüzde, kopyanın tanımından giderek artan bir uzaklaşma söz konusu. Sözgelimi, öğrencilerin çoğu intihalin yanlış bir şey olduğunu biliyorlar, ancak Wikipedia ve benzeri bir online kaynaktan bir şey kopyalayıp yapıştırmada bir sakınca görmeyebiliyorlar.

Louisiana State Üniversitesi’nden bir yetkili ise, daha çok intihal niyetiyle değil de nasıl düzgün alıntı yapılacağının bilinemeğişiyle ilgili vakalara rastladıklarını belirtiyor.

Kaliforniya Üniversitesi’nin San Diego kampüsünde (UC San Diego) kopyadan yakalananlar, kendilerini ve olayı ifade eden bir makale yazma, etik karar verme yetisini geliştiren seminerlere katılma, veya okuldan atılma gibi cezalara çarptırılabiliyorlar.

UC San Diego’da, 2012-2014 yılları arasında 1.200’den fazla kopya iddiası rapor edilmiş. Bunların yüzde 94’üne makale yazma ve seminere katılma cezası verilmiş. Aynı süre zarfında yaklaşık 158 öğrenci de okuldan atılmış. Yetkililer, bu konuda öğrencileri eğitime tabi tutmanın, aynı vakaların daha az tekrarlanamasına vesile olduğunun altını çiziyorlar.

Araştırmalar ayrıca, bu tür vakalara mühendislik ve bilgisayar bilimleri gibi teknik alanlarda ve işletme alanında daha çok rastlandığını ortaya çıkardı.

Stanford Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Sam Corbett-Davies, bu yorumlara katılıyor ve üniversitenin etik kurallarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyor. Lisans öğrenimini Yeni Zelanda’da tamamlayan Corbett-Davies, Stanford’a gelip de sınavlarda gözetmen olmadığını görünce şaşırdığını söylüyor ve şunları ekliyor: “Bana öyle geliyor ki, kopya vakalarında artışa sebep olmasına rağmen herkes statükoyu seviyor. Gözetmenlik ekstra iş, her potansiyel kopya olayının peşine düşmek ekstra iş.. ve tabi öğrenciler de tepelerinde gözetmen istemiyorlar. Bu işi öğrencilere bırakmak, aslında bir nevi ‘ne sor, ne söyle’ demek.”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.