Kâinat kitabından bir başka sayfa

Cenab-ı Hak, inkâr ve ahlaksızlığın sardığı bir toplumu yok edip yerine yepyeni bir dünya düzeni kurdururcasına, Nuh Aleyhisselam zamanındaki tufan ile ilahî mesajlarla oluşacak yepyeni bir toplumu meydana getirdiği gibi, âhir zamanda, inkâr ve isyanın cihanı sardığı bir dönemi ıslah edip ter ü taze Kur’anî güzelliklerle gönülleri  bezemeyi murat buyurunca, tedrîcilik ve hikmet kanunları ile bir icraatta bulundu…

Bu rahîmâne ve hakîmâne tasarrufu anlatmadan önce, O’nun (cc) kâinat kitabından bir âyeti ve bir icraat-ı İlahiyesini sizlere ilim diliyle takdim etmek istiyorum:

Bildiğimiz gibi göz retinasındaki konik hücreler üç ana rengi (kırmızı-yeşil-mavi) (RGB) algılama özelliği ile yaratılmışlardır. Diğer bütün renkleri ve tonlarını görebilmek için bu ana renkleri algılamak yeterlidir. Retinadaki hücrelerden yüzde 64’ü kırmızı, yüzde 32’si yeşil, yüzde 3’ü de mavi renge hassastır. Bu yüzden dikkat çeken ikazlar, trafik lambaları gibi, kırmızıdır.

Kuşların göz retinalarındaki hücreler de daha çok kırmızı ve siyah gibi koyu renklere daha duyarlıdır. Ama asıl ilginç olanı ise olgunlaşan meyvelerin bu renkleri almalarıdır. Olgunlaştıkça daha çok kuşların dikkatini çeken meyve kuş tarafından yenildikten sonra içindeki tohumlar etrafa taşınmış olur ve nev’ini daha fazla yayma imkânını elde eder. Daha da ilginç olan ise meyvelerin hepsinin aynı anda olmamasıdır. Bir dalda bile kuşların yutabileceği meyveler teker teker olgunlaşır ve kuşlar bir defada yiyip bitirmek yerine daha sık aynı ağaca uğrarlar ve ağacın tohumları daha geniş bir alana yayılır. Herhalde bu marketing=pazarlama stratejisini en iyi işletmeciler bile akıl edemezdi…

Üstad Hazretleri, Mektubat kitabında İlahî inayetleri anlatırken şâhit olduğu bir “vâkıa-i sâdıka”  bir “rüya-yı sâdıka” var: Ağrı Dağı infilak ediyor. Dağlar gibi parçalarını dünyanın her tarafına dağıtıyor. O sırada mühim bir zat (Hz. Ali Efendimiz) kendisine, “Kur’an’ın mucizeliğini beyan et!” diye emrediyor. Bu rüyadan daha 1900’ün başında “Kur’an’ın etrafındaki surların yıkılacağını ve Kur’an’ın mucizelik yönlerinin, çelikten bir zırh olacağını, Kur’an’ın kendi kendini müdafaa edeceğini anlıyor…

Bu, dünya çapında bir gerçeğe işaret… Merkezi Anadolu olan bir makamdan, yani Anadolu’nun bağrından, dağlar gibi parçalarımız bütün cihana yayılacak. Ama nasıl? Ve ne zaman? Burası dünya… Yani âhiret değil. Yani dârü’l-kudret değil; dârü’l-hikmet… Cennette ağaçtan meyve koparılacak, hemen bir meyve yerine gelecek. Mevsim bekleme yok. Ama dünyada öyle değil… Yavaş, yavaş… Mevsimi gelince… Risaleler 1909’larda yazılmaya başlandı… Hemen dünyanın dikkatini çekti mi? Dikkatleri çekecek olgunluğa  ulaşması için seneler gerekti…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.